Bekir Ağırdır: HDP kritik kavşakta
KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, Türkiye'nin üç partili bir noktaya gittiğini belirtti.
Kamuoyu Araştırma Şirketi KONDA'nın genel müdürü Bekir Ağırdır; iktidar ve muhalefet kanadında yürütülen ittifak görüşmeleri, partileri ittifaka zorlayan koşulları ve olası sonuçlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Ayşe Dayın'ın sorularını yanıtlayan Konda Genel Müdürü Ağır'ın BBC'de yer alan söyleşisi şöyle:
Gerek AKP-MHP bloğu gerekse CHP-İYİ Parti arasında 24 Haziran seçim sürecinde yapılan ittifakların yerel seçimlere taşıma çabası var. Oysa hep yerel seçim dinamiğinin farklı olduğu ve ittifak yapılsa da etkili olamayacağı yorumları yapılıyordu. Sizin değerlendirmeniz nedir?
Öncelikle bu "Her seçimin dinamiği farklıdır" değerlendirmesinin artık geçerli olmadığını söyleyerek başlayalım.
Çünkü Türkiye metropolleşmiş bir ülke. Nüfusun yüzde 93'ü, il ve ilçelerde yani şehirlerde yaşıyor. Hatta yüzde 52'si 11 metropolde toplanmış durumda. Dolayısıyla, metropollerde yürüyen siyaset de değişiyor.
"YEREL DİNAMİKLER ÇOK AZ ETKİLİ OLACAK"
Son yıllarda kutuplaşmayla birlikte düşündüğümüzde, yerel aktörlerin önemi çok minimize oldu, elbette tamamen yok oldu diyemeyiz ama artık minimize oldu. Bir örnek vermek gerekirse, Muharrem İnce'nin cumhurbaşkanı adaylığında, kendi kasabasındakilerin yarıya yakını oy vermedi. Oysa "kasabanın çocuğu" duygusunun baskın olması beklenirdi. Ama böyle olmadı, çünkü oy verme tercihinde "aidiyet", yaşam biçimi gibi etkenler belirleyici oldu. O nedenle yerel dinamikler bu seçimde çok az etkili olacak.
Bunun nedeni nedir sizce?
Kutuplaşma ve AK Parti karşıtlığı veya yandaşlığı nedeniyle yerel dinamiklerin etkisi sıfıra inecek. İki taraf da ittifaka mecbur. Çünkü kutuplaşmada, yüzde 50-50 veya yüzde 49-51'lik dengeyi değiştirme ihtimali yok.
İttifaka AK Parti'nin ihtiyacı var çünkü ekonomik kriz ve artık yeni bir şey üretemiyor olmanın sonucu olarak oy kaybetmemesi düşünülemez. Bu oyun karşı bloka (CHP-İYİ Parti) gitmemesinin yolu ortağının olması. AKP için aslında bu paradoks. Kendi oyu azaldıkça, yanındaki (MHP) güçleniyor ama karşı tarafa oy geçişi sıfıra yaklaşıyor.
CHP'nin kendi içindeki handikaplar nedeniyle yüzde 25' i aşamıyor olması ve bir yandan da iktidar karşısındaki yüzde 50'lik bloğu tutabilmek için o da mecburdur ittifaka. O nedenle zaten ben "İttifak yapmayacağız, olmayacak" gibi açıklamaları hiç kaale almadım.
"ÜÇ KÖŞELİ BİR KUTUPLAŞMA VAR"
Artık Türkiye'de siyasi partilerin tek başına seçimlere gireceği dönem kapanıyor diyebilir miyiz?
Bu noktaya gelinmesinin nedeni, cumhurbaşkanlığı seçiminin 50+1'i dayatıyor olması. Yerel seçimlerde belediye başkanlıkları için 50+1 gerekmese de, ittifaktan yarar umuluyor o nedenle. Türkiye üç partili bir noktaya gidiyor. Kutuplaşmayı bir eksende iki uç gibi düşünüyoruz. Aslında üç köşeli bir kutuplaşma var.
Bir dahaki genel seçimlere vardığımızda İYİ Parti ve MHP'nin ne yapacağı, ne olacağı belirleyici olacak. İkisi de güçlenemezse MHP, AKP'nin içinde, İYİ Parti'de CHP'nin veya o blokun içinde eriyebilirler. MHP'nin erime ihtimali biraz daha düşük. Çünkü hem iktidarın yanında, hem de iktidardan kaçan oyları alabilecek pozisyonda. İktidarın ortağı gibi bir pozisyonu var. O nedenle 1 Nisan'dan sonra MHP'nin güçlendiği, özgül ağırlığının arttığı bir siyasi süreç yaşanabilir.
Bir anlamda bu seçim sürecinin kazananı MHP mi olacak?
MHP olabilir, bu ihtimal güçlüdür. Tabii seçim kampanyalarının başlamasıyla birlikte, Tayyip Bey'in kitlesini dönüştürme gücünü biliyoruz.
Bu, bir kez daha aynı şekilde çalışır mı? Çünkü bu ekonomik kriz ortamında bir daha aynı şekilde dönüştürebilir mi? Ama AK Parti bazı büyükşehirlerdeki gücünü MHP desteğiyle koruyabilirse, örneğin Ankara, İstanbul gibi büyükşehirleri yeniden alırsa, bu durum, MHP'nin oyu artmasa bile, devlet aygıtı ve iktidar üzerindeki baskısını, özgül ağırlığını artıracaktır.
'AKP OYNUNU ARTIRMAYACAK'
Ekonomideki olumsuz tablo, iktidar partisini nasıl etkiliyor? Oy verme davranışında büyük değişiklik bekliyor musunuz?
Ekonomi her zaman önemlidir. Türkiye'de insanlar olaylara hanenin dirliği, düzeni üzerinden bakıyor.
Ekonomik krizinin en önemini, gıda fiyatlarındaki enflasyon ve işsizlik meselesi belirliyor. Son dönemde derin bir ekonomik sarsıntıdan geçtiğimiz açık. Bunun gündelik hayata yansıması kaçınılmaz. Ancak burada bir eşik var. Kutuplaşma ile kimliği arasına sıkışmışlıkla, ekonomik sıkıntının hanenin üzerinde yarattığı baskı dengesinin nerede kırılacağını, bir anlamda bedeli hangi noktada ödeteceğini kestirmek güç. Ancak AKP oyunu artıramayacak, yani yüzde 42'nin 40 olma ihtimali var. Ama nereye kadar geriler, borsacıların deyimiyle yüzde 39'u test eder mi? Bunu şimdiden kestirmek güç ama oyunu artıramayacak.
İttifak konusunu MHP gündeme getirdi ve ilk başka MHP istekli, AKP isteksiz görünüyordu ve sonuçta "Bitti" açıklamasını yaptılar. Şimdi AKP bu zorlukları gördüğü için mi tekrar ittifak masasına döndü?
Kamuoyunun "isteklilik, isteksizlik" olarak algıladığı süreci ben şöyle değerlendiriyorum: El yükselttiler.
"AKP RAHATSIZ AMA MECBUR"
Pazarlığın, siyasi müzakerenin yöntemi olarak, amacın ittifakı bitirmek olduğunu sanmıyorum. AKP bir yandan MHP'nin yanı başında bu kadar güçlenmesi, özgül ağırlığını artırmasından kuşkusuz rahatsızdır. Ama bir yandan da mecbur.
Devlet Bey, el yükselterek yürüyor. Uzlaşmacı olmak yerine, genellikle gerilim politikası izleyen Tayyip Bey de el yükseltiyor. Karşılıklı açıklamaları ben hiçbir zaman ittifak bitiyor diye anlamadım. İki ay önce tartışma yapılmadan uzlaşsalardı MHP'ye belki 2 büyükşehir verilerek uzlaşılacaktı, şimdi 3 büyükşehir verilerek uzlaşılmak durumunda kalınabilir.
Yerel seçimlerde ittifak istemesine karşın hiçbir partinin ittifaka yanaşmadığı HDP'nin pozisyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
HDP'nin kendi içinde meselesi var. Her ne kadar, dışarıya yansımasa da HDP kritik kavşakta. Kürt meselesinde paradigma değişiyor. Yerel ve küresel ölçekte değişiyor. Ama HDP bu değişikliği okuyamıyor. İçlerinde bir tartışma var. Bu kadar sessiz olmalarının nedeni de çözüm üretememek.
Dolayısıyla, HDP kendisi istese de istemese de Kürt meselesine kilitlenmiş vaziyette. Selahattin Demirtaş zamanında bir hamle yapmıştı. Ama bazen HDP'nin de dışında oluşan kimi dinamikler nedeniyle yeniden aynı pozisyona takıldı kaldı. HDP bunun ne kadar farkında bilmiyorum ama zihnen bu paradigma değişikliğini kabul etmeden bir çıkış yapmaları zor. Tabii Türkiye, Kürt yurttaşları ve siyasetiyle barışma, bir arada yaşama meramını ortaya koyamadığı takdirde de sorunun çözümü yok görünüyor.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.