Demirtaş: O mührü HDP’ye bastığınızda bu kölelik bitecek
İstanbul’da konuşan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş “Her türlü provokasyonu yapıyorlar ama HDP’yi durduramıyorlar. 7 Haziran, ‘sen kim oluyorsun da bize parmak sallıyorsun’ deme günüdür. O mührü, HDP’ye bastığınızda bu kölelik bitecek” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı ve HDP İstanbul Milletvekili adayı Selahattin Demirtaş partisinin İstanbul İl Örgütü'nün düzenlediği dayanışma yemeğine katıldı.
Demirtaş'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
‘HDP'yi durdaramıyorar'
“AKP'ye oy istediğiniz mitinglerin parasını kim veriyor? Bunu açıklamanız lazım. Devletin bütçesinden bunu harcıyorsanız, ki öyle yapıyorsunuz, bu suçtur. Bir Başbakan olarak veya bir Cumhurbaşkanı olarak devletin uçağıyla, devletin personeliyle, valiliğin sizin oluşturduğu organizasyonla bir partinin seçim kampanyasını yürütemezsiniz. Bu suçtur. ‘Kanunları tanımıyoruz, suç bizi ilgilendirmez ‘ diyorsanız aynı zamanda haramdır. Bizim halkın paralarıdır.
“Zannetmeyin ki, bu dünyada kurtulursunuz, öbür dünyada da yırtarsınız. Burada ve öbür tarafta bunların hesabı sizlerden sorulacak. Biz kendi hakkımızı size helal etmiyoruz. HDP'nin hakkı olan hazine yardımını size helal etmiyoruz. Bu kadar haksızlığa rağmen, bu kadar adaletsizliğe rağmen elbetteki bu seçimde, AKP'nin defterini düreceğiz. Büyük bir panik yaşıyorlar. ‘Bu kadar gücümüz var, bu kadar para harcıyoruz, bu kadar devlet imkanıyla seçim kampanyası yürütüyoruz. Ama HDP'yi durduramıyoruz' diyorlar. Her türlü provakasyona, her türlü ucuz senaryoya rağmen HDP'yi durduramıyorlar.
‘Savaşa girmiyoruz, seçime giriyoruz'
“Başbakanın kullandığı dile, üsluba bir bakın Allah aşkına. Hakaretten başka hiçbir şey yok. Bir projemizi, bir düşüncemizi eleştirseler saygı duyacağız. Milyonlarca insan televizyondan izlerken bir ülkenin Başbakanı ve Cumhurbaşkanı, bir partinin yöneticilerine, genel başkanına hakaret edebilir mi?
“Bu ülkenin tek bir evladının burnu bile kanamadan, acısını yaşamadan seçim kampanyasını tamamlamak boynumuzun borcudur. Hangi partiye oy verirse versin. İnsanlarımızın canı, sandıktan da, milletvekili koltuğundan daha kıymetlidir. Biz savaşa girmiyoruz, seçime giriyoruz.
‘Seni başkan yaptırmayacağız'
“Bu adaletsizliğe rağmen sizi yeneceğiz diyoruz. Korkunun ecele faydası yok. Vallahi seni başkan yaptırmayacağız. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı bir partiye oy istiyor. Partinin ismini söylemediğinden YSK'nın müdahale edemeyeceğini söylüyor. Ben söyleyeyim: Sayın Cumhurbaşkanı HDP'ye oy istiyor. YSK'nın kendisini eleştirebileceğinden veya suçlayacağından söyleyemiyor.
“Lütfen kendisi bizim için 400 milletvekili istemeye devam etisin. Meydanlarda alanlarda biz de 400 milletvekili istemeye devam edeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanı parti ismi vermiyor, Türkiye ‘yi düzlüğe çıkaracak partiden bahsediyor. O herhalde HDP'den başkası olamaz.
“Bir kişiyi başkan yapacak diye 550 milletvekili harıl harıl çalışıyor. Başbakan da meydanlarda,'Oy verin onu başkan yapacağız' diyor. Sen ne olacaksın? Belli değil. Sen niye oy istiyorsun? Belli değil. Sen çık aradan bizi karşı karşıya bırak. Senin bu kampanyayı yürütmene gerek yok. ‘Bana oy verin başkası ülkeyi yönetecek. Böylesine deli saçması bir düşünceyi halka dayatıyorlar. ‘Oy verin şirketin müdürü yapacağız' diyorlar.
“Bütün ülke yurttaşlarını bu ülkenin asli sahibi olarak değil, birer işçisi olarak görüyor. Kendisi şirketin patronu geri kalan hepimiz, şirketin çalışanıyız. Dolayısıyla patron ne derse onu yapacağız. Patron ne kadar maaş verse ona razı olacağız. İsterse bizi yurt dışına bile sürebilir. Zaten patrona hakaret ederseniz içeri atılırsınız. Elbette diktatör olacağız, bize oy verin demezler. İsmi başkanlık olan bir sistem adı altında, tek adam yönetimi için meydanlarda oy istiyorlar.
‘7 Haziran seçimi fırsattır'
“Vergilerimizle parasını verdiğimiz kişiler, maaşı halkın cebinden ödenen kişiler, akşam televizyona çıkıp hakaret edip parmak sallayabiliyor. Senin patron burada, halktır senin patronun. Patron sizseniz ve bir çalışanınız parmak sallayıp hakaret edebiliyorsa, onu işten atmalısınız. 7 Haziran seçimi işte bunun fırsatıdır. O mührü, HDP'ye bastığınızda bu kölelik bitecek.
“Kadınlar, emekçiler Cumhuriyet tarihi boyuna hiç iktidara gelemediniz mi devleti. Hiç yönetemediniz. İşte HDP bunu başarıyor. Türkiye'nin, dünyanın yarısı kadın. Ama Bakanlar Kurulu'na bakın bir tane kadın var, o da numune olsun diye. AKP'ye oy verenlerin yüzde 52'si kadın. Bu anlayışın değişmesi için HDP'ye ihtiyaç var.
“Ev kadınlarına soruyorlar, ‘çalışmıyorum, ev kadıyım' diyor. Bundan zor iş mi olur, dünyanın en kirli çamaşırlarını, bulaşıklarını yıkıyorsun. Dünyanın en zor işini yapıyorsun. Tamamının sigortalı, emekli olabilmesi lazım. Emek harcıyor, orada üretilen emek hiçleştirilebilir mi?
Zorunlu din dersi
“'Zorunlu din dersini kaldıracağız' dediğimizde, ‘Din dersi yasaklanacak' demedik. Bir mezhebin, ya da bir inancın, diğer bütün inançlara zorunlu olarak anlatılmasına karşıyız' dedik. İsteyen istediği dinde, inançta, mezhepte okulda eğitim alabilir. Ben bir müslüman olarak bunu söylüyorum. Biz bu ülkede müslüman olmayan ailelerin çocuklarına okulda zorla İslamiyet dersi verirsek, bu haksızlık olur. Herkes empati yapsın. Bizim gibi inanmayanlar var. Ve onlar da vergi veriyor.
“Bu ülkede bizim çocuklara okullarda zorla Hiristiyanlık, Musevilik dersi verilseydi ne hissederdiniz? Özellikle kendine müslüman diyenlerin buna karşı çıkması lazım. Devlet zorla insanlara, ‘Şu dini yaşayacaksın, ya da öğreneceksin' diyemez. Dinin kendisi bunu söylemiyor. Ama devlet ‘Hayır ben zorla öğreteceğim' diyor. Biz buna karşıyız. HDP dine karşı değil, senin dini sopa olarak kullanmasına karşı. HDP dini elinde rehine olarak kullanmana karşı.
Diyanet İşleri
“Akademisyenler diyanetin 150 tane hutbesini incelemiş. Bu hutbelerde, devlet sevgisi, Allah sevgisinden daha fazla kullanılmış. Yani Diyanet İşleri Başkanlığı, Allah'ın emirlerini anlatmaktan çok devlet emirlerini anlatmış. İşçi grev yapmış, diyanet fetva yayınlamış. Polisler gaz cop kullanmış. Diyanetin fetvası var. ‘Biber gazı caizdir' demiş. İki yıldır hırsızlıkla ilgili memleket kaynıyor. Diyanetin tek bir açıklaması yok. Cumhurbaşkanı ve Başbakanın namaz kıldığı camide bir tane hırsızlıkla ilgili hutbe okutun. Gözlerine bakarak ‘İslamiyette hırsızlık nedir, cezası nedir?' diye okutun.
“Sayın Diyanet İşleri Başkanı, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın Cuma günü namaz kıldığı camiye gidin ve o hutbeyi siz verin. Hırsızlığın ne olduğunu bir anlatın bakalım. Ama camilerde, minarelerde baz istasyonları caizdir diye fetvaları var. Aynı Diyanet işleri Başkanının bir yazısı var. Utanç vesikasıdır. ‘Meşru bir hükümete karşı isyan etmiş ve çatışmada öldürülmüş birinin cenaze namazı kılınmaz' diyor. ‘Gezi'de şurada burada meşru hükümete isyan etmişsen cenaze namazın kılınmaz' diyor. Bunun ne dinde, ne Kur'an'da, ne kitapta yeri vardır. Ama bizim Diyanet İşleri Başkanı fetva buyurmuş. Allah'a karşı gelsen yine cenaze namazın kılınır. Onun yeri var. Allah affedicidir. Ama bunlar affetmiyor.
“Bunların dini imanı devlettir, paradır. Senin cebinde halk otobüsüne binecek paran yok. Beyefendi bir trilyonluk Mercedesle, din adamlığı afrası tafrası yapıp bize diyaneti siyasete karıştırmayın diyecek. Neye karıştırmıyor muşuz? Bir trilyonluk arabaya niye biniyorsun kardeşim. Açıkla bakalım. Sen din adamısın bütün topluma örnek olman lazım. Toplumun yarısından fazlası yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Türkiye'nin bir numaralı din adamısın arka koltuğa bir de eğlence paketi eklemişsin. Bu mudur diyanet?”
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.