Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan Açıklaması
'Affettim’ demek doğru değil. Çünkü, daha yargı süreçleri devam ederken ‘affettim’ demek, hüküm kurmak anlamına geliyor'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, Genelkurmay Başkanlığı'nın kendisine bağlanması isteğine karşı çıktı ancak hakaret davalarından vazgeçmesini ‘şık bir hareket' olarak niteledi. 14 yıl sonra gelinen noktanın darbe girişimi olduğuna dikkat çeken Kılıçdaroğlu, siyasi partilere, “Ne hata yaptık, nasıl yaptık” özeleştirisinde bulunmaları çağrısı yaptı. Kılıçdaroğlu, “Bir insanın dava açması nasıl bir haksa, davadan vazgeçmek de öyle bir haktır. Ancak, ‘affettim' demek doğru değil. Çünkü, daha yargı süreçleri devam ederken ‘affettim' demek, hüküm kurmak anlamına geliyor" dedi.
Kılıçdaroğlu, Hürriyet Ankara Temsilcisi Deniz Zeyrek'e şunları söyledi:
“Bir insanın dava açması nasıl bir haksa, davadan vazgeçmek de öyle bir haktır. Ancak, ‘affettim' demek doğru değil. Çünkü, daha yargı süreçleri devam ederken ‘affettim' demek, hüküm kurmak anlamına geliyor. Oysa yargılama sonunda belki suçsuz bulunacaklar. Dolayısıyla affetmek değil ama Cumhurbaşkanı'nın davalardan vazgeçmesi şık bir hareket. Bu gerilimi yumuşatan bir adım olur. Çok fazla vatandaş bu davalardan yargılanıyor. Bazı davalar AİHM'ye bile taşındı. Toplumda gerilim ve gerginlik varken bu tür adımlar elbette kutuplaşmadan kaynaklanan gerilimi düşürür. Yeni sürece katkıda bulunur. Umarım bu süreç, siyasal partilerin özeleştiri yapmasına da imkân yaratır. Darbe girişimi, Türkiye'nin 14 yılda geldiği noktadır. Darbe, parlamenter demokratik sisteme yapılmak istenen bir darbe. Yumuşama, başlangıç sayılabilir. Ancak siyasal partiler, ‘Nerede nasıl hata yaptık' diye sormalı. Türkiye'nin bu özeleştiriye ihtiyacı var.
Genelkurmay'ın Cumhurbaşkanı'na bağlanması için anayasa değişikliği gerekiyor. Ancak konuya şöyle bakmak gerekir: Anayasaya göre, Cumhurbaşkanlığı ‘sorumsuz' bir makam (Anayasanın 105. maddesine göre Cumhurbaşkanı, görevleri ile ilgili işlemlerinden sorumlu değil, Cumhurbaşkanı ile birlikte imzalanan kararnamelerden, imzası bulunan başbakan ve ilgili bakanlar sorumludur) Anayasaya göre sorumluluğu olmayan bir kişiye, Türkiye Cumhuriyeti'nin en ağır sorumluluklarına sahip kurumlarını bağlamak, hukuk açısından yanlıştır. Hesap sorulabilirlik konusunda sorun yaratır. Cumhurbaşkanı sık sık ‘Başkomutanım' diyor. Başkomutanlık, Cumhurbaşkanı'na TBMMtarafından verilir. O yüzden ‘Gazi Meclis' derler. Bir de örneğin CHP iktidara geldiğinde ya da ülkede bir koalisyon olduğunda, Milli Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay'ın bağlı olduğu yerler farklı düşüncede olursa ciddi uyumsuzluklar ortaya çıkar. Dolayısıyla Genelkurmay ve MİT'in Cumhurbaşkanlığına bağlanması, parlamenter sistemde olmaz ve biz tam parlamenter sistemin güçlendirilmesini istiyoruz.
"Nazlı Ilıcak darbeci değil"
Nazlı Ilıcak'ın darbeci olmadığını biliyoruz. Darbecilikle suçlanması haksızlık. Keşke tutuklanmasaydı. Medya mensuplarının tutuklanması darbecilerle mücadelenin sorgulanmasına yol açar. Dikkatli bir uygulama lazım. Cumhurbaşkanı'nın şimdiden herkes suçluymuş gibi konuşması da doğru değil. Yaş ile kuruyu ayırmak lazım. Hükümetin bu süreçte hukukun üstünlüğü kavramının üstünde titremesi lazım. İktidar, soruşturmaların hukuk içinde sürüp sürmediğinin takipçisi olmalı. Cumhurbaşkanlığına giderken de söyledim. Biz OHAL uygulamalarını izlemek için bir komisyon kurduk. Şikâyetleri orada topluyoruz. Bir elemeden sonra şikâyetleri iktidara iletiyoruz. Bir çocuğun uykudan ‘Babam hain değil' diye bağırarak uyandığı günler yaşıyoruz. Öyle derin bir travma ki sadece darbecileri ilgilendirmiyor. Herkesi suçlu ilan eden bir atmosfer ülkeye zarar verir.”
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.