YÜKSEKOVAGÜNDEM
Yüksekovada sanat sokağında bir araya gelen Cumartesi annelerine Kent Konseyi Eşbaşkanı Vahit Şahinoğlu, İHD Hakkari Yöneticisi Muhyettin Ünal ve kayıp yakınları destek verdi.
Cumartesi anneleri ilk önce Rojava ve şengal, şehitleri şahsında Tüm demokrasi şehitleri adına bir dakikalık saygı duruşunda bulundu.
Saygı duruşunun ardından İHD Hakkari Yöneticisi Muhyettin Ünal bir konuşma yaptı. Ünal, Yıllar önce Kürd Halkı üzerinde geliştirilen bu katliamların hepsinde dönemin askeri ve polis yetkilileri devlet adına gerçekleştirilmiş, iddia edilmektedir. Bunun için devletin bir an önce bu katliamları yapan ve yaptıran insanların yakalayıp adaletin önüne getirilmesi ve hak ettiği cezaya çarptırılması gerekiyor. Biz İHD olarak bu katillerin yakalayıp adaletin önüne getirilinceye kadar demokratik eylemlerimiz devam edecektir dedi.
Hakkari halkına çağrıda bulunan Ünal, Güney Kürdistanda göç eden ve şu anda çok mağdur durumda olan kardeşlerimize sahip çıkmasını istiyoruz. Bu kardeşlerimize sahip çıkmak hem insani hem de vicdani görevimizdir. Bu gün birlik ve insanlığa sahip çıkma günüdürdedi.
Ünal son olarak, Yine Kürtlerin kanayan yarası olan hasta tutsaklar. Hasta tutsakların sağlık durumları her geçen gün daha kötüye gidiyor çünkü bu insanlar sağlıklı bir şekilde tedavi olamıyorlar. Yüze yakın ağır yaklaşık 600 hasta tutsak şuanda ceza evlerinden yaşam mücadelesi veriyorlar. Bu insanların sağlıklı bir şekilde tedavi olabilmesi için bir an önce serbest bırakılmasını istiyoruz şeklinde konuştu.
Ünalın konuşmasının ardından, 1994 yılında Esendere Beldesine bağlı Kasran Köyünnde tutuklanıp gözaltında kaybedilen Mahir Düşünmezin hayat hikayesi ağabeyi Hüseyin Düşünmez tarafından okundu.
Ağabey Hüseyin Düşünmezin anlatımı: Mahir düşünmez kardeşinin yaklaşık yirmi gündü askerden gelmişti daha 23 yaşındaydı. Hayata sıkı sıkı bağlı ve hiç kimseye zararı olmayan bir insandı. Birkaç gün önce zernek barajında trafik kazası geçiren ve hayatını kaybeden akrabalarının Esendere deki başsağlığına halasının oğlu Mehmet ışık ile beraber Konak (çılık) köyüne gidiyordu. Sonradan halasının oğlu Mehmet Işıkı Kasran köyüne bırakmak istedi. Kasran köyüne daha varmadan köprü civarında jandarmanın yol kontrolünü yaptığını görürler ve durduruldular. O sırada uzakta bulunan bir çoban bu olayı görür.
Mehmet ile Hüseyinin bir pikapla kontrol noktasında beklettiler. Aradan birkaç dakika geçtikten sonra Mehmet ile askerler arasında tartışmanın yaşandığını gördüm. Sonrasında askerler tarafından Mehmet ile Hüseyinin darp edilerek Toyota marka pikabın arkasına attığını elleri ve ayakları tellerle bağlanarak attıklarını gördüm. Askerlere komutanlık yapan Kamil bBaşçavuştu, ben tanıyordum kendisini. Birkaç dakika sonra bunları Esendere Jandarma Tabur Komutanlığına götürüldüklerini gördüm. Olaydan sonra Mahir Düşünmezin abisi Faruk Düşünmez Esendereye doğru gittiğini söyledi.
ELLERİNE VE AYAKLARINA ELEKTRİK VERMİŞLERDİ
Ancak Çılık köyü yakınında yine askerler tarafından yol kapatılmıştı. O sırada ben gördüm ki kardeşim Mahire ait 34 UMP 45 plakalı Toyota marka aracın önlerinde ve arkasında iki aracın Esendereye doğru götürüldüğünü gördüm. Bu sırada ben askerlere dedim ki bu aracı niye götürüyorsunuz, bu araç kardeşim Mahirindir. Fakat askerler bana çok ciddi bir şekilde tepki verdiler ve üzerime geldiler. Ondan sonra yol açıldığında ben Esendereye gittim. Durumu oradaki akrabalarıma söyledim. Hepimiz birlikte Esendere jandarma tabur komutanlığına doğru gittik ve durumu askeriye ye söyledik. Ancak askeriye bize dedi ki Kasran köyü yakınlarında Hüseyin ile Mehmet kaza geçirdiler. Bizde kasran köyüne doğru hızlı bir şekilde gittik ancak herhangi bir kazanın yaşanmadığını gördük. Tekrar jandarma tabur komutanlığına doğru geri geldik. Tekrar sorduk: Mehmet ile Hüseyin nerde. Bize dediler ki buradalar. Yalnız elektrik akımına kapıldıklarından dolayı her ikisinide buraya getirdik. Bunun üzerine bir her ikisinide hastaneye getirmek istedik. Ancak Mehmet orda hayatını kaybetti. Mahiri ise hastaneye doğru getirmeye çalıştık. Ancak Dêlezî köyü tüneline varmadan hayatını kaybetti. Bunun üzerine bizde her ikisinide Yüksekova devlet hastanesin getirdik. Yapılan araştırma da her ikisinin de boynu da ve sırtında kırıklar olduğunu ellerinin ve ayaklarına enerji verdikleri için hepside patlamış vaziyette bize söylediler.
SAVCI BİZİM ŞİKAYET DİLEKÇEMİZİ DAHİ ALMADI
Biz bunun üzerine Yüksekova cumhuriyet savcılığına şikayette bulunduk. Ancak savcı bize dedi ki ben gidip baktım. Her ikisinin de elektrik akımına kapıldıklarını ve öyle öldüklerini söyledi. Bizim dilekçelerimizi dahi almadı. Bir hafta sonra ilçe jandarma komutanı başçavuş kamil on askerle bizim eve gelerek bize şunu dedi, şikayetçi olmayın zaten elektrik akımına kapılmışlardı. bunun üzerine biz dedik ki hayır her ikisini de siz öldürdünüz sonuna kadar da şikayetçi olacağız ve davamızın takipçisi olacağız dedik. Bunun üzerine kâmil başçavuş bize bağırarak eğer şikâyetinizi sürdürürseniz hepinizin sonu böyle olacak dedi. Aradan bir hafta geçtikten sonra Esenlere jandarma tabur komutanlığında görevli kâmil başçavuş Yüksekova tabur komutanı Mehmet emin Yurdakul ve dönemin Yüksekova çetesinde yer alan itirafçı kahraman bilgi için olayın yaptığını öğrendik ve itirafçı kahraman bilgiç yaklaşık beş yıl önce bu yukarıda yazdıklarımız ve olayın nasıl geliştiğini itiraf etmişti. Biz Hüseyin düşünmezin ailesi olarak davamızın takipçisi olacağımıza hepinizin huzurunda söz veriyoruz dedi.