Myanmar'ın Arakan bölgesinde uğradıkları dini ve etnik ayrımcılık ve şiddet olaylarından kaçan Rohingya Müslümanları Bangladeş'e gelmeye devam ediyor.
Canlarını kurtarmak için her şeylerini geride bırakarak meşakkatli yolculukların ardından Bangladeş'e ulaşabilenler sınırdaki kamplarda hayatta kalmaya çalışıyor.
Kamplarda yaşayanlar, kamplara yeni gelen ve kayıtları olmayanların Bangladeş polisi tarafından tutuklandığını ve geri gönderildiğini savunuyor. Bu nedenle kamplara gelemeyen bazı Rohinya Müslümanları dağlarda ve civar köylerde gizlice yaşamaya çalışıyor.
Sınırda dört yıldır faaliyette olan Leda kampında 10 bin civarında kayıtlı Müslüman sığınmacı yaşıyor. Islamic Relief kurumu tarafından kamış ve kerpiçten yaptırılan barakalarda yaşayan Rohingyalı Müslümanlar temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyor.
Bir bölmeyle ayrılmış iki odalı barakalar, yağmurlu mevsimde su altında kalıyor. AA ekibinin kamptaki çekimleri sırasında barakaları su altında kalan kamp sakinleri evlerindeki suyu boşaltmaya çalıştı.
Tuvalet ve banyo ihtiyacı ise ortak kullanım için yapılan mekanlarda gideriliyor. İçme suyu için yardım kuruluşları kuyu açmış. Diğer ihtiyaçları için yağmur suyunu biriktiriyorlar.
Kamptakilerin ibadetlerini yapabilmesi için bir mescidin bulunduğu kampta, çocuklara Kur'an-ı Kerim de öğretiliyor.
"GERİDE KİMSEM KALMADI, HEPSİNİ ÖLDÜRDÜLER"
Myanmar'dan birkaç gün önce Bangladeş'e sığınan Abede Hatun adlı kadın da canını kurtarmak için uzun bir yolculuğun ardından Cox's Bazar'a ulaşanlardan.
Leda kampına sığınan ve kampa daha önce gelenlerin barakalarında misafir kalan Abede Hatun, AA'ya başından geçenleri şöyle anlattı:
"Arakan'da evimizde otururken evimizi bastılar. Kocamı ve kardeşimi öldürdüler. Bana da işkence ettiler ve öldü sanarak nehrin kenarına attılar. Daha sonra kendime geldim ve benimle aynı kaderi paylaşan Müslümanlarla bir tekneye bindik ve yola çıktık. Teknede günlerce aç bir şekilde Bangladeş'e ulaşmaya çalıştık. Şiddetli yağmurlar nedeniyle batma tehlikesi geçirdik ve sonunda Bangladeş'e ulaştık. Sahilden yürüyerek kampa geldim. Burada hayatta kalmaya çalışıyorum. Geride kimsem kalmadı, hepsini öldürdüler."
Arakan'da askerlerin ve Budistlerin Müslümanlara ateş ettiğini, bıçaklarla saldırdığını anlatan Abede Hatun, öldürülenlerin sayısının belirsiz olduğunu, Müslümanlara anlatılamayacak işkenceler edildiğini söyledi.
Öldürülenlerin cesetlerinin de kendilerine verilmediğini anlatan kadın, "Öldürdükten sonra araçlara yükleyip cesetleri götürüyorlar. Kendi cenazelerimizi bile gömemiyoruz. En fazla işkence genç kızlara yapılıyor. Onlara tecavüz edip işkence yaparak öldürüyorlar. Çocukları alıp taş gibi fırlatıyorlar. Arakan'da yiyecek bulamıyorduk. Hayatta kalmak için muz ağaçlarının gövdesini yiyorduk, onlar bile tükendi" diye konuştu.
"EVLERİMİZİ MOLOTOFKOKTEYLİ İLE YAKTILAR"
Bir süre önce Myanmar'dan kaçarak kampa yerleşen Abul Kelam da AA'ya yaptığı açıklamada, Arakan'da ihtiyaçlarını temin etmek için markete dahi gidemediklerini söyledi.
Sokağa çıkanların, taşımacılıkta kullanılan üç tekerli rikşalarla çalışanların dövüldüğünü anlatan Abul Kelam, "Beni çalışıyorum diye dövdüler, kalçamdan bıçakla kestiler ardından hırsızlık yaptığımı iddia ederek hapse attılar. Daha önce sakalım vardı, kestiler. Ayağımdan da kurşunla yaralandım. Kaçarak buraya geldim" dedi.
Arakan'da ticaret, tarım ve geçimlerini sağlayabilecekleri hiçbir işi yapmalarına izin verilmediğini kaydeden Abul Kelam, çeltik tarlalarının tahrip edildiğini, yiyecek yetiştiremediklerini söyledi.
Son dönemde Müslümanların evlerinin de molotofkokteylleri atılarak yakıldığını ifade eden Abul Kelam, Arakan'da Müslümanlara yaşama hakkı tanınmadığını anlattı. (aa)