CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde düzenlenen mitingine katıldı. 1 Kasım genel seçimleri öncesi vatandaşlara seslenen Kılıçdaroğlu, "Bu güzel ülke için, bayrağımız için çocuklarımız için, huzurumuz için, refahımız için çalışacağım söz. Kılıçdaroğlu sözü. Sonuna kadar çalışacağım. Bugün Cumhuriyetimizin 92. yılı. Genç bir cumhuriyetimiz var. Mustafa Kemal Atatürk der ki: ‘Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir.' Aslında bununla saltanatın nasıl yıkıldığını, bütün yurttaşlara kimlerin sahip çıkması gerektiğini söylüyor. Halkın kendi kaderini belirleyeceği sistemi. Demokrasiyi bu ülkeye getirdi. Cumhuriyeti getirdi. Ben bugünkü başarımı bu noktaya gelişimi cumhuriyete borçluyum. Mustafa Kemal Atatürk'e borçluyum. Kendi hayatımdan örnek vereceğim. Anadolu'nun kuş uçmaz kervan geçmez bir köyünde doğdum. 7 kardeşiz. Üniversiteye sadece giden benim. Annem okuma yazma bilmezdi. Ablam da okuma yazma bilmez. 7 kardeşten üniversiteye giren sadece benim. Çalıştım, devlette önemli görevler yaptım. 27 buçuk yıl çalıştım. Milletvekili oldum daha sonra ve şimdi Mustafa Kemal Atatürk'ün koltuğundayım. Ben bunu cumhuriyete ve Mustafa Kemal Atatürk'e borçluyum. Saltanatın olduğu dönemlerde Anadolu insanına böyle bir imkan sağlanmazdı. Daha doğrusu böyle bir imkan hiçbir insana sağlanmazdı. Ama Mustafa Kemal Atatürk dünyayı en iyi okuyan liderlerden birisi. Geleceği en iyi gören liderlerden birisi. Bir devlet adamı, bir asker, bir diplomat aynı zamanda sade bir vatandaş. Geleceği gören, okuyan bir lider. Ve cumhuriyeti kurduğu zaman Türkiye'nin kurtuluşunu, büyümesini, gelişmesini, kadın erkek eşitliğini temelinde cumhuriyetin olduğunu biliyordu zaten. Eğer kadınlara Avrupalılardan daha önce seçme ve seçilme hakkını verdiyse dünyayı ne kadar iyi okuduğunu gösteriyor. O nedenle hepimiz görüşü ne olursa olsun, kimliği ne olursa olsun hepimiz cumhuriyeti ve bugünü ve geleceğimizi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına borçluyuz" dedi.
"1 Kasım'ı biliyorsunuz. Saltanatın yıkıldığı tarih. Şimdi birilerinin saltanatı var. Birilerinin ağzından çıkan kanun hükmünde oluyor" diyen Kılıçdaroğlu, "Birileri konuşacak savcı harekete geçecek. Birileri konuşacak hakim harekete geçecek. Birileri konuşacak devletin bütün kurumları harekete geçecek. Hukuk ayaklar altında. Düşünebiliyor musunuz hangi noktaya geldiğimizi? Televizyon kanalları kapatılıyor. Gazeteler yasaklanıyor. Askeri dönemde bile bunlarla karşılaşmadık. Böyle bir olaya tanık olmadık. Televizyon kanalları niye kapatılır? Eğer mevcut iktidarı övselerdi hiçbirisi kapanmazdı, hatta ceplerine para bile koyarlardı. Gazeteler sansüre uğruyor. Gazeteci ölümle tehdit ediliyor. Bir gazete, başında iktidar partisinin milletvekili gece yarısı basılıyor. Ve şimdi o kişi başbakanla yan yana fotoğraf verebiliyor. Türkiye'nin hangi noktaya geldiğini bilmenizi isterim. 1 Kasım seçimleri diğer seçimlere benzemiyor. Düşünerek gideceğiz sandığa" şeklinde konuştu.
"HERKESİN REFAH İÇİNDE YAŞAMASINI İSTİYORSANIZ BÖLÜNMENİN ZAMANI DEĞİLDİR"
Refahı ve huzuru isteyenlerin Türkiye'de çoğunluk olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, vatandaşlara çağrıda bulunarak 1 Kasım'da adresin belli olduğunu belirtti.
"ÇOK ŞÜKÜR BENİM KÖŞEYİ DÖNME GİBİ BİR HASTALIĞIM YOK"
Ülkede herkesin huzur içinde yaşamasını istediğini belirten Kılıçdaroğlu, "Çok şükür benim köşeyi dönme gibi bir hastalığım yok. Cebimi doldurayım da ne olursa olsun böyle bir anlayışa sahip değilim. Ben istiyorum ki bu ülkede herkes huzur içinde yaşasın. Benim büyük beklentilerim yok. Saray merakım da yok. Ben yetkiyi saraydan da almam, ben yetkiyi milletten alırım ve millete güvenirim. Ve bir şeyi daha söyleyeyim sakın bunu unutmayın. Her yerde rahatlıkla söyleyebilirsiniz. Davutoğlu saray için çalışır Kılıçdaroğlu halk için çalışır. Memleketin geldiği hale bakın. Türkiye'yi kim yönetiyor? Sözde başbakan var, sözde bakanlar var, sözde devlet bürokrasisi var. Hiçbirisinin önemi yok. Diyorum ya yeni bir saltanat türü çıktı. Sarayda otur, malı götür, aile boyu yolsuzluğa bulaş, ülkeyi yönetmeye kalk. Böyle bir şey olabilir mi? Buna izin verecek misiniz? Bir yolu var. 1 Kasım'da gideceğiz oyumuzu kullanacağız. Bir gerçeği daha sizlere söyleyeyim. Ülkeyi ayrıştırdılar. Herkesin kimliğini, inancını, yaşam tarzını siyasete malzeme ettiler. O hale geldik ki. Neredeyse birbirimize selam veremez hale gedik. Komşumuzun kimliğini sorgulamaya başladık, inancını sorgulamaya başladık. Böyle bir şey olabilir? Bu güzel ülkede, cennet gibi ülkede siyasetin konusu bu mu? Siyasetin vatandaşın, çocuğun işsizse ona iş bulacaksın. Esnaf geçinemiyorsa ekonomi politikası uygulayacaksın. Dış politikada onurlu tavır sergileyeceksin. Bunların yaptıklarına bakın. Toplumu ayrıştırdılar. Benim size sözüm. Ne kimliğinden ötürü, ne yaşam tarzından ötürü asla ve ala ötekileştirmeyeceğim. Bütün vatandaşlarımı kucaklayacağım. 7 Haziran'da seçim bildirgesi açıkladık. Çıktılar meydan meydan konuştular. Efendim buradaki vaatlerin kaynağı yok dediler. Nereden bulacaksın dediler? Hatta Maliye Bakanı dedi ki eğer kaynağı bulurlarsa ben de CHP'ye oy veririm. 1 Kasım, sandığa gidiyoruz. Yeni seçim bildirgemizi açıkladık. Bizim daha önce açıkladığımız seçim bildirgesini kopya ettiler. Şimdi ben bütün Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'e sesleniyorum. 1 Kasım'da git adam gibi CHP'ye oy ver. Çünkü bu işin kaynağı var. Onlar da aynı şeyi söylemeye başladı. Düne kadar diyorduk ki asgari ücret net bin 500 TL olacak, vergiye tabi olmayacak. Bizi iş verenlere şikayet ediyorlardı ‘Niye sesinizi çıkarmıyorsunuz, niye itiraz etmiyorsunuz diye.' Şimdi kalkmış diyor ki biraz da kabahatini örter gibi, efendim biz de asgari ücreti bin 300 lira yapacağız. 13 yıldır sen ne yapıyordun? Armut mu topluyordun sen? Neden Türkiye'nin sorunları ile ilgilenmedin. Çiftçiye mazotu 1 lira 80 kuruştan vereceğim. Ona da itiraz ettiler. Vay efendim nasıl verirsin? Sen dünyanın en pahalı mazotunu bizim çiftçiye veriyorsun. Sen yata verirken ben ses çıkarmıyorum. Ben çiftçinin traktörüne verirken niye itiraz ediyorsun. Senin tercihin yattan yana benim tercihim çiftçinin traktöründen yana. Biz böyleyiz. Sanıyorlar ki çiftçi traktöre binecek tatile gidecek. Ya adam tarlaya gidecek kardeşim, tarlaya gidecek. Çalışacak, üretecek ki bizim karnımız doysun. Bir Konya'yı düşünün bir Hollanda'yı. Hollanda Konya'dan küçük bir devlet. Yıllık tarım ihracatı Hollanda'nın 130 milyar dolar. Türkiye'nin 12 milyar dolar. Niçin böyle? Toprağımız mı eksik? Güneşimiz mi eksik? Suyumuz mu eksik? İnsanımız mı eksik? Her şey var. Eksik olan namuslu siyaset. Halkı düşünen siyaset eksik olan bu" ifadelerini kullandı.