AİHM'in Türkiye'yi ilk kez Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 18. maddesinden mahkûm etmesine yol açan dosyada karar aşamasına henüz gelinmedi. Ancak süreç devem ederken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın “AİHM kararı bizi bağlamaz, karşı hamlemizi yapar işi bitiririz” açıklamasında bulundu.
Erdoğan'ın sözlerinden kısa süre sonra Demirtaş'ın İstanbul'da yargılandığı bir davadan aldığı 4 yıl 8 ay hapis cezası kesinleşti. AİHM'in hak ihlali kararı verdiği ana dosya da söz konusu 4 yıl 8 aylık hapis cezası infaz edilirken hükme bağlanacak.
Edirne F Tipi Cezaevi'nde bulunan Demirtaş, müebbetle yargılandığı bu davada da ceza alırsa, yeniden özgürlüğüne kavuşması için AİHM ya da Anayasa Mahkemesi'nden çıkacak olası bir karar dışında yol kalmayacak. Genel görüş, çok sayıda davası bulunan Demirtaş'ın bu silsileden kurtulabilmesinin tek yolunun, AİHM'nin dokunulmazlıkların kaldırılmasının doğru olmadığı yönünde bir karar vermesine bağlı bulunduğu.
İki buçuk yıldır cezaevinde
24 Haziran 2018'deki Cumhurbaşkanlığı seçiminde tutuklu bulunmasına rağmen yarışarak tarihe geçen Demirtaş, iki yılı aşkın süredir cezaevinde.
Demirtaş hakkındaki süreç, 20 Mayıs 2016'da dokunulmazlıkların kaldırılmasına yönelik anayasa değişikliğinin kabulü ile başladı. Dokunulmazlığı kaldırıldıktan sonra bunun anayasaya aykırı olduğunu savunan ve diğer HDP'li vekiller gibi ifade vermeye gitmeyi reddeden Demirtaş, 4 Kasım 2016'da gözaltına alındı. Demirtaş, o dönem HDP Eş Genel Başkanı olan Figen Yüksekdağ ve dokuz HDP'li vekil ile birlikte “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak”, “terör örgütü üyeliği,”, “örgüt adına suç işlemek”, “propaganda” gibi gerekçelerle tutuklandı.
Dosyanın tamamı konuşmalardan
Tutuklandığı dönemde Demirtaş hakkında savcılıklar tarafından hazırlanarak dokunulmazlığının kaldırılması istemiyle Meclis'e gönderilen 96 fezleke vardı. Bunlardan 31'i Diyarbakır Başsavcılığı'nca birleştirilerek “ana dosya” haline getirildi. Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi'ne açılan bu ana dava, daha sonra güvenlik gerekçesiyle Ankara'ya nakledildi. Dosyadaki suçlamaların dayanağı olarak Demirtaş'ın dokunulmazlığının bulunduğu dönemde yaptığı konuşmalar gösterildi. Sadece bu dosyadan 142 yıla kadar hapsi istenen Demirtaş, ilk savunmasını tutuklandıktan 460 gün sonra yapabildi ve yargılanmasının bütünüyle dayanaksız olduğunu söyledi.
Artık hükümlü
Demirtaş hakkında bu dava dışında konuşmaları nedeniyle açılmış çok sayıda dava sürüyor.
Demirtaş, HDP'li Sırrı Süreyya Önder ile birlikte bu dosyalardan birinde mahkûm oldu. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, 2013 Nevroz kutlamalarında yapılan konuşmalardan dolayı Demirtaş'a 4 yıl 8 ay, Önder'e 3 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Bu cezalar istinaf mahkemesi tarafından kısa süre önce onandı. Böylece Demirtaş hükümlü hale geldi, Önder de cezasının infazı için cezaevine konuldu.
Bağlayıcı karar etkisiz kaldı
AİHM, bu karardan hemen önce Demirtaş'ın ana dava dosyası ile ilgili başvurusunu karara bağlamış ve Türkiye'yi mahkûm etmişti. Türkiye'nin, AİHS'nin 18. Maddesini ihlal ettiğine hükmeden AİHM, hem Demirtaş'ın hukuki olmayan nedenle cezaevine konulduğunu hem de siyasetçilerin açıklamalarının yargıyı baskı altına alındığını kararında belirtti.
Anayasaya göre bağlayıcı olduğu tüm hukukçular tarafından kabul edilen bu karar uygulanmadı. Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, tutuklama için gerekli koşulların bulunduğunu, kararın kesin nitelikte olup olmadığının Adalet Bakanlığı'na sorulması gerektiğini belirterek, Demirtaş'ın tahliye başvurusunu geri çevirdi. İtiraz üzerine dosyaya bakan üst mahkeme de tahliyeyi reddetti.
Avukatları Anayasa Mahkemesi'ne başvururken, Demirtaş'ın cezaevinde kalmasını “kesin” hale getiren bir süreç yaşandı. İstinaf mahkemesi, Demirtaş'ın İstanbul'da ceza aldığı dosyasını “öncelikli” ele aldı ve cezayı onadı. Demirtaş artık hükümlü hale geldiğinden ana dava dosyasında verilecek olası bir tahliye kararı da anlamsız kılındı.
Tutuklama silsilesi
Buna göre 4 yıl 8 aylık cezasının infazı sürerken Demirtaş'ın Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden ana dava dosyası da karara bağlanabilecek. Demirtaş, ağır ceza istemleriyle yargılandığı bu davada da suçlu bulunursa, özgürlüğüne kavuşması ancak yeni bir AİHM ya da Anayasa Mahkemesi kararına bağlı olacak.
Ancak Demirtaş'ın yargılandığı başka davalar da var. Bu tip bir karar çıksa dahi, bu davalardan alacağı yeni bir mahkumiyet ya da çıkacak yeni bir tutuklama kararı ile yine AİHM ya da Anayasa Mahkemesi kararı etkisiz hale getirilebilecek.
Demirtaş, onlarca dava, yüzlerce yıllık ceza istemleriyle nedeniyle bir tutuklama ve hüküm silsilesi ile karşı karşıya.
Hukukçulara göre, siyasi bir yaklaşım olmadıkça bu tablodan tahliye çıkması da güç gözüküyor.
Ancak AİHM'nin önünde tartışmaları bitirebilecek bir dosya daha bulunuyor; dokunulmazlıklar.
Mülkiyeliler Birliği İnsan Hakları Merkezi Müdürü Kerem Altıparmak, AİHM'nin dokunulmazlıkların kaldırılması ile ilgili vereceği genel nitelikli bir kararın Demirtaş'ın yargılandığı tüm dosyalarda durma kararı verilmesini sağlayabileceği görüşünde.
Altıparmak, “Çok kolay değil elbette. Ancak gelinen noktada Bakanlar Komitesi'nin bir karar alması ya da AİHM'nin bir ilke imza atarak tedbir kararı vermesi çok kolay değil. Dokunulmazlık konusu ise çok kolay olmamakla birlikte farklı sonuç verebilir. Demirtaş dosyasında konu Büyük Daire'nin önüne gelir ve Büyük Daire dokunulmazlığın kaldırılmasının yasal dayanağı olmadığını karar altına alabilir. Bir ikincisi AİHM'nin önünde zaten dokunulmazlıkların kaldırılmasının yasal olmadığı başvurusu var. Diğer tutuklu vekillerin dosyaları da karara bağlanmadı. Burada da böyle bir karar verilebilir” dedi.
Venedik Komisyonu'nun, konuyla ilgili raporunda dokunulmazlıkların belli bir grubu hedef alarak kaldırıldığının işaret edildiğini anımsatan Altıparmak, “AİHM'nin de bunu demesi mümkün. İlk başvuru da buydu zaten” diye konuştu.
AİHM'nin dokunulmazlık dosyalarına bakma zorunluluğu olduğunu söyleyen Altıparmak, “Etkili hukuk yolu hak ihlalini ortadan kaldıran hukuk yoludur. AİHM, bugün etkili hukuk yolu olmaktan çıkmış durumda. Hak ihlali kararı veriyorsanız, bunun yerine getirilmesi gerekir. Aksi takdirde karar vermenin de bir anlamı kalmıyor” yorumunu yaptı. (GÖKÇER TAHİNCİOĞLU - T24)