Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin birinci cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün 77. yılı nedeniyle Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından ATO Kongre Merkezi'nde düzenlenen anma töreninde konuştu.
Erdoğan: Osmanlı'yı reddedemeyiz
Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
“Vefatının 77. yıl dönümünde Kurtuluş Savaşımızın başkomutanı, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü rahmetle yad ediyorum. Gazi Mustafa Kemal'le birlikte tüm gazi ve şehitlerimize milletim adına bir kez daha minnettarlığımı ifade ediyorum.
‘Bu yıl 29 Ekim'de Cumhuriyetimizin 92. yıldönümünü kutladık. Farklı kutladık bundan sonra daha farklı kutlayacağız. Bu yıl aynı zamanda Osmanlı'nın 716. kuruluş yıldönümüydü. Bu yıl Selçuklu Devleti'nin kuruluşunun 940. yıldönümüdür. Bu devletlerin hepsi birbirinin devamıdır bu bir zincirdir.
“Cumhuriyeti savunurken Osmanlı'yı, Selçuklu'yu bir kenara koyamayız, reddedemeyiz. Bizim gücümüz buradan geliyor. Biz bir kabile devleti değiliz. Son devletimiz cumhuriyete var gücümüzle sahip çıkacağız. Biz asil bir ecdadın devamı olan bir devletiz'.
“Türkiye Cumhuriyeti 92 yıllık tarihinin en büyük başarılarını son 13 yılda hayata geçirmiştir. Peki bu dönemde Cumhuriyetimiz en küçük bir kayıp yaşadı mı? Bunu birileri bize ispatlasın, görelim. Öyle bir tehdide maruz kaldı mı?
“Öyleyse artık rejim endişelerini gündemimizden çıkarmalıyız. Bunları konuşarak birbirimizi yormaya gerek yok. Artık geleceğe kilitlenme zamanıdır, bunu başarmamız lazım. Uzun yıllar boyunca bu endişeyi kendisine siper ederek, ülkenin ve milletin adeta kanını, iliğini sömüren, milleti tahkir ederek vesayet düzenlerini sürdürmek isteyenlerin foyası ortaya çıktı.”
Davutoğlu: En büyük güç kaynağımız özgüvenimiz
”Bugün için bizim için en büyük güç kaynağımız özgüvenimizdir. Çok köklü bir tarihi gelenekten gelmiş devletin temsilcileri olarak, kararlı ve onurlu bir milletin fertleri olarak hepimizin olmazsa olmaz olarak görmesi gereken ilke özgüvendir.
“Özgüvenimizi kaybetmedikçe her türlü engeli aşabiliriz. Özgüvenimizi muhafaza ettikçe ülkemizin geleceğini parıltılı yıllarla aydınlatabilir. Bugün de bu ilkeden hareketle hepimizin koruması gereken, öğrencilerimizde gençlerimizde inşa etmemiz gereken en temel ilke özgüvendir.
“Bir lider çok üstün bir özgüvene sahip olabilir ama içinden çıktığı milletle bütünleşmemiş ve ona güven duymamışsa onu harekete geçiremez.
“Geçtiğimiz hafta 1 Kasım'da 'hakimiyet bila kaydü şart milletindir' diye kurulan bir Cumhuriyetin demokrasiyle taçlandırılması neticesinde milletimizin duyduğu güvene mazhar olmak bakımından büyük bir onurla ağır bir sorumluluğu üstlenmenin bilinciyle huzurunuzdayım. Kendimize güveniyoruz, özgüvenimiz sağlamdır çünkü ait olduğumuz millete güveniyoruz.
“1 Kasım seçimleri yüzde 85 katılımla aslında millet iradesinin ne yönde tecelli edeceği yönünde bugün tek doğrudan kaynağın ancak milletin kendisi olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Buradan bize güven duyan milletimize, milletin güven duyduğu bir lider olarak Cumhuriyetimizi kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün vefat yıldönümünde bir kez daha minnet ve şükranlarımızı sunuyorum.
“Geçtiğmiz yıl, yine millet iradesine dayalı olarak doğrudan halkın seçtiği Cumhurbaşkanı olmak vasfıyla zati alinizde büyük geleneğe yeni boyutlar eklemenin ve milletimizin demokrasiyle taçlanmasının yönünde atılan önemli bir adımı bizzat temsil etmektesiniz.
“Bugün itibarıyla tarihin doğru okunması demek etrafımızdaki ateş çemberi içinde ve dünyadaki büyük ekonomik kriz ortamında, doğru bir şekilde tarihi okuyup Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve onun sahibi olan Aziz milletimizi tarihimizin öznesi haline getirmek demektir.
“Biz de buradan yeni bir seçimin sonrasında bütün milletimize seslenerek diyoruz ki tarihin akışını doğru okuyacağız, Türkiye Cumhuriyeti devletini bu akışın öznesi, öncüsü ve lideri kılacağız. Bizim için mesele sadece varoluş meselesi değil, aynı zamanda güç ve kudretle, izzetle yükselme vesilesidir” şeklinde konuştu.
“G-20 zirvesiyle birlikte, eğer her sene bu törenlerde anmalarda muasır medeniyetlere aşma çabasından bahsediyor olsaydık, bunun gereğini yapmamış olsaydık, belki yine IMF kapılarında bekliyor olacaktık.
“Biz, muasır medeniyetleri aşma çabasının sadece sözde değil özde, gayrette ve millette hizmette olduğunu görüyor, muasır medeniyeti aşma yanında o medeniyete öncülük edecek ruhu ve bilinci de milletimizin derin irfanında hissediyoruz.
“Ne mutlu bize ki hayatlarını bu milletin onuru için feda etmiş şehittlerimizin hatırasına saygılarının gereği olarak bütün bu zirvelere evsahipliği yapma imkanına kavuştuk ve ne mutlu bize ki gerçek güç kaynağımız olan milletin istiklalini ancak milletin azim ve kararlılığı kurtaracak denmişti Amasya tamiminde, biz diyoruz ki milletin istikbalini ancak ve ancak milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır.
“1 Kasım'da milletimizin bize gösterdiği teveccüh, İstikbalimizin azim ve kararlılığının en büyük teminatıdır. Bu teveccühün gereğini yapma konusuda birkez daha irademizi ortaya koyar ve Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve bütün şehitlerimizi rahmet ve minnetle anarım.”İMC