Hükümetin büyük tepki çeken çalışma yasası reformuna karşı yaklaşık iki aydır süren ve pek de etki yaratamayan orta büyüklükteki sokak gösterilerinin ardından son bir haftada işler değişti.
Bugün ülkenin dört bir yanında benzin istasyonlarında uzun kuyruklar var. Öfkeli Fransızlar işe arabalarıyla gidemez oldular. İşçilerin greve gittiği petrol rafinelerinin girişlerinde üst üste konmuş araba lastikleri alev alev yanıyor.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de nükleer santral çalışanlarının greve gitmesi durumunda elektrik kesintilerinin başlaması riski var.
Fransa'daki hükümet karşıtı eylemlerde işleri değiştiren, ülkenin önemli sendikalarından Genel Emek Konfederasyonu'nun (CGT) stratejik bir karar alarak grevlere katılacağını açıklaması oldu.
İki hafta önce Başbakan Manuel Valls, Cumhurbaşkanı François Hollande'la görüştükten sonra çalışma yasası reformunu parlamentoya sunmadan yasalaştıracağını söylemişti.
Bu hak Fransız hükümetlerine anayasa tarafından tanınmış durumda. 1958'den bu yana da yaklaşık 50 kere kullanıldı.
Göstericilerin pankartlarını anlamak açısından önemli olan 49'a 3 maddesinin devreye sokulması hükümetin çalışma yasası reformu konusunda ısrarcı olduğunu gösteriyordu.
CGT'nin yanı sıra genel işçi sendikası olan İşçi Gücü'nün de (FO) desteğiyle direnmeye karar verdi.
49'a 3'ün devreye sokulmasını bir zayıflık olarak gördüler. Eğer hükümet parlamentodaki çoğunluğuna güveniyor olsaydı, fire vermeyeceğinden emin olsaydı neden bu yolu tercih edecekti ki?
Kamuoyu yoklamalarında halkın büyük çoğunluğunun reforma karşı olduğu sonucu ortaya çıkınca güvenleri de arttı.
Ardından da halk desteğini ve itibarını yitirmiş Cumhurbaşkanı Hollande'ın sendikalarla dişe diş bir mücadeleye girmekten kaçınıp geri adım atacağını düşündüler.
Sonunda da çok sert bir grev kararı aldılar.
Tarihsel olarak komünistlerle bağlantılı olan CGT güçlü olduğu ve stratejik öneme sahip petrokimya, limanlar ve demiryolları gibi alanlarda grevi başlattı.
Hükümet istediği kadar grev hakkının kanun dışı biçimde uygulamaya konduğundan dert yanabilir.
Ancak CGT Başkanı Philippe Martinez halkın iradesini hiçe sayanın hükümet olduğunu söylüyor.
Martinez, Hollande yönetimini parti programında yer almamasına karşın iş çevrelerinin önünü açacak reformları hayata geçirmekle ve ardından da seçilmiş milletvekillerini hiçe sayarak çalışma yasası reformunu yasalaştırmaya çalışmakla suçluyor.
Her iki tarafın da büyük oynadığı bir gerilimö yaşanıyor.
İşin sonunda kaybeden taraf sadece savaşı değil, daha fazlasını kaybedecek.
CGT, diğer sendikalarla bir güç mücadelesi içerisinde.
Fransa'daki sendikalar işçi temsili konusunda zayıf. CGT işgücünün sadece yüzde 3'ünü temsil ediyor. Ancak sendikalar ülkenin kurumsal yapılanması içerisinde büyük bir işleve sahip.
En büyük sendika olmak, sosyal güvenlik müdürlüğü gibi kurumsal yapılarda daha fazla temsil hakkı anlamına geliyor. Elbette aynı zamanda daha fazla istihdam ve kamu ödeneği de sendikanın büyüklüğüyle alakalı.