İHD şubesinde basın açıklamasını okuyan Akbulut, bilindiği gibi devlet görevlileriyle Sayın Abdullah Öcalan arasında bir takım görüşmelerin yapıldığını söyledi.
Akbulut;”Süren görüşmeler sonucunda Abdullah Öcalan 2013 Nevroz'unda tarihi bir çağrıda bulunarak yeni bir döneme girildiğini deklere etmiş, akabinde PKK 8. ateşkesi ilan etmiş ve bu ateşkese devlet fiilen uyarak ilk defa çift taraflı bir çatışmasızlık süreci yaşanmıştır.
PKK gerillalarının 2013'ün Mayıs ayından Eylül ayına kadar geri çekilmesine rağmen, hükümetin atması gereken adımları atmaması sürecin tıkanmasına neden olmuştur. Hükümetin 2013 yılı Ekim ayında açıkladığı ve 2014 yılı Şubat ayında yasalaştırdığı demokratikleşme paketi ise beklentileri karşılamamıştır.
28 Şubat 2015 günü İstanbul Dolmabahçe Sarayı Başbakanlık Ofisinde tarihi bir açıklama yapılmıştır. Kamuoyuna 10 maddelik deklarasyon metni olarak sunulan metin bizzat Abdullah Öcalan tarafından kaleme alınmış, HDP heyeti tarafından bu metnin okunduğu sırada devleti, hükümeti ve siyasal iktidarı temsilen temsilciler hazır bulunmuştur. Bu deklarasyonun yarattığı olumlu hava maalesef iyi değerlendirilememiştir.
PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 21 Mart 2015 günü Diyarbakır Nevroz'unda okunan mesajı PKK'nin Türkiye'de silahlı mücadeleyi sona erdirmesiyle ilgili kongreyi toplama koşullarını ortaya koymuştur. Buna göre müzakerelerin başlayabilmesi için Kürt siyasal hareketinin müzakereci olarak belirlediği Sayın Abdullah Öcalan'ın tutulduğu İmralı Adası'nda sekretaryasının oluşturulması,
izleme kurulunun oluşturulması ve parlamento bünyesinde hakikat komisyonunun kurulması gerekliliği ortaya konmuştur. Komisyon temsilcilerin katılımı ile beraber PKK Kongresinin toplanarak Türkiye'de silahlı mücadeleyi sona erdirme kararı alacağı ifade edilmiştir.
Barış ve çözüm sürecinde müzakere koşulları oluşmuş iken Türkiye'nin seçim atmosferine girmesiyle beraber nisan 2015 ten bu güne değin HDP'nin İmralı heyeti Sayın Abdullah ÖCALAN ile görüştürülmemiştir.
Bu süreçte Türkiye iç barışının kırılgan bir noktada olduğu, görülmektedir. Toplumsal barışın tehlikeye girmesi her zaman mümkündür. Yaşanan gelişmeler bunu göstermektedir. Özelikle barış sürecinin sekteye uğramasıyla beraber ülkemiz tekrardan doksanlı yıllara geri dönülmüş çok sayıda insanımız yaşamını yitirmiştir.
Bu anlam da sayın Öcalan ile başlatılan diyalog sürecini tekrardan başlatılması ve sayın Öcalan üzerindeki tecrit ve izolasyon politikasına son verilmesi gerekmektedir. Hükümete çağrımız tarafın muhatabı olan PKK lideri sayın Öcalan'a bir an önce görüşmelerin kaldığı yerden devem etmesi ülkede ki kaos ve istikrarsızlığın refaha ve huzura evrilmesi için derhal adım atılmalıdır.
Tutuklandığı günden bu yana, PKK lideri Abdullah Öcalan, İmralı'da ağır tecrit koşulları altında tutulmaktadır. Tecrit koşulları keyfiyetle ve ciddiyetsizlikle her geçen gün derinleştirilmektedir. İmralı statüsü, infaz rejimi ve uygulanan derinleştirilmiş bu tecrit; hukuka aykırı ve insanlık dışıdır.
Abdullah Öcalan 27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana avukatlarıyla, 6 Ekim 2014 tarihinden bu yana ailesi ile ve 5 Nisan 2015 tarihinden bu yana ise İmralı heyeti ile görüştürülmemektedir. “Hava muhalefeti”, “kosterin bozuk olduğu” gibi ciddiyetsiz nedenlerle gerçekleştirilen bu engelleme ve hak ihlalleri kabul edilemez. Tecrit koşullarının derinleştirilmesi, Kasım 2011'de Öcalan'ın avukatlarına yapılan hukuk dışı operasyon ile bir arada düşünüldüğünde, savunma hakkına yönelik sistematik bir saldırı olduğu da aşikârdır. Ayrıca Nisan 2015'ten bu yana artık konunun bir diğer yanı can güvenliği konusundaki endişedir.
Türkiye'de tecrit başından beri politik tutuklu ve hükümlüler için basit bir infaz politikası değil, bir işkence aracı olarak benimsenmiştir. İmralı'da uygulanan sistematik tecrit politikasının ise salt Öcalan'ın şahsına yapılmış bir saldırı olmadığı; Öcalan şahsında derinleştirilen insanlık dışı uygulamalar ile Kürt Halkına yönelik bir saldırının hedeflendiği gözden kaçırılmamalıdır.
7 haziran 2015 tarihinde ülkemizde yapılan millet vekili seçimlerinde sonuçları beğenmeyen AKP yine tekrar seçim diyerek 1 kasım 2015 te tüm antidemokratik uygulamaları devreye konularak adeta savaş girdabına girilmiştir. hükümet seçim güvenliğini almayarak ihmal ederek HDP nin çoğu illerdeki seçim büroları, mitingleri saldırılara maruz kalmış ve çoğu seçmeni ve yöneticileri hatta belediye eşbaşkanları gözaltına alınarak tutuklanmıştır.
Kaldı ki bölgemizde çoğu il ve ilçelerde sokağa çıkma yasağı ve sivil alanların yasaklandığından hayvancılığın ve tarımcılığında sonuna gelinmiştir.
Aynı zamanda operasyon ve çatışmalarda sürmekte ne yazık ki her gün cenazeler gelmekte ve anaların acısına acı eklenmiştir. Bu kaosun devam etmesi durumunda ülkeyi bölünmeye götürüleceği endişesi giderek her toplumsal kesimde artmaktadır.
Biz İnsan Hakları Savunucuları olarak, yaşam hakkının kutsallığına olan inancımızla, Yukarıda belirttiğimiz konulara ülke bütünlüğü düşünülerek, gerekli hassasiyetin herkes tarafından gösterilerek bir an önce Müzakereye dönülerek, çatışmayı ve ölümleri durdurarak halkların bir arada kardeşçe ve eşitçe yaşamalarını sağlayan politikaların devreye konulması gerektiğini belirtmek isteriz” dedi.Hakkarihabertv.com