Korona virüs hastalığının hızla yayılarak milyonlarca kişiyi olumsuz etkilediğini ifade eden Özel Medicana Bursa Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Ebru Öztepe Yavaşcı, “Korona virüs hastalığının birçok alanda etkileri olmasının yanında, dünya genelinde nüfusun büyük bir bölümü üzerinde ruhsal etkileri oldu. Hemen hemen bütün insanlık için Covid-19 salgını stres seviyesini çok yükseltti. Teması azaltmak için insanlar evlerinden çıkmadı. Telekomünikasyon yoluyla iletişim kurmaya çalıştı. Sosyalleşme uzaktan gerçekleşti. Evde kapalı olma hali fiziksel aktivite, yeme alışkanlıkları, elektronik cihaz kullanımı ve uyku alışkanlıkları da dahil olmak üzere kişilerin normal hayatını değiştirdi. Hepimizi yalnızlıkla baş başa bıraktı. Yapılan birçok çalışmadan yola çıkarak biliyoruz ki, stres, yalnızlık ve uyku eksikliği bağışıklık sistemini zayıflatan faktörlerdir. Stres bağışıklık sistemimizi etkisi altına alarak birçok önemli hastalıkta olduğu gibi Covid-19’a karşıda kişileri savunmasız bırakmıştır” diye konuştu.
Stres altındayken vücut en önemli stres hormonu olan kortizolü salgıladığını ifade eden Yavaşçı, “Kortizol vücudumuzda dolaşırken kalp atışı hızlanır, tansiyon yükselir ve kaslar gerilir. Tüm bunlar olurken kortizol aynı zamanda vücudun enflamasyon reaksiyonunu da sınırlar. Böyle bir stres durumu süreklilik kazanırsa, yani kronikleşirse kortizol, yangıyı sınırlayan bir etken olarak algılanmaktan çıkar. Yani kronik stres, vücudun kortizolun varlığına alışmasına ve daha fazla reaksiyon göstermesine neden olur. Bu seviyedeki yangı, aslında bağışıklık sisteminin aşırı yüklenmesinden kaynaklanır. Böyle bir durumda bağışıklık sisteminin hastalıklarla savaşması zorlaşır. Kronik stres sonucu oluşan kronik yangı, hastalıklara neden olan etkilerin artmasını hızlandırır. Günümüzde kronik stres, kalp hastalıkları, şeker hastalığı ve hatta kanser ile ilişkilendirilmektedir. Birçok araştırmacı, Covid-19 gibi solunum hastalıklarında akciğerlerdeki aşırı yangının zatürre gelişmesini hızlandıracağını ve sonuçların ölümcül olabileceği belirtmektedir” dedi.
Uykusuzluk da sağlığı olumsuz yönde etkileyebilecek başka bir faktör olduğunu ifade eden Yavaşçı, “Uyku, bağışıklığın düzenlenmesinde önemli bir rol oynar ve uyku yoksunluğu bağışıklık cevabını azaltır. Bu nedenle, yeterli miktarda ve kaliteli bir uyku, enfeksiyonla mücadele de çok önemlidir. COVID-19 salgını sırasında stres, anksiyete semptomları ve depresif semptomların yaygınlığının arttığı gözlenen bir gerçekliktir. COVID-19 pandemisi süresince, uyku bozukluklarını incelemek amacıyla birçok çalışma yapılmıştır. Yapılan bu kapsamlı çalışmalarda, uykusuzluk özellikle kadınlarda sık tespit edilmiştir. Önceden kronik hastalığı olanlarda uykusuzluk sık görülürken, önceden psikiyatrik hastalığı olan hastalar arasında da uykusuzluğun kötüleştiği tespit edilmiştir. Bizler biliyoruz ki, stres, anksiyete, depresyon ve yorgunluk; kötü uyku ile ilişkili faktörlerdir. COVID-19 enfeksiyonu ile uyku bozuklukları arasında iki yönlü-karşılıklı bir ilişkinin olduğunu söylemek mümkündür. Sonuç olarak stres ve uyku bozukluklarının kontrol altına alınması, pandemi sırasında enfeksiyona yakalanma riskini azaltmanın yanı sıra, hastalıkla ilgili olumsuz sağlık sonuçlarını azaltmak için de önemlidir” şeklinde konuştu.