Gazeteci Burcu Karakaş da, Kürt basının dayanışma çağrısına olumlu yanıt verilmesi gerektiğini vurgularken gazeteci Kadri Gürsel de, "HDP'lileri ekrana çıkartmayın" diyenlere karşı HDP'lilerin ekrana çıkartılması gerektiğini söyledi.
TGS, IFJ, EFJ ve TGC tarafından düzenlenen "Türkiye: Kutuplaşmış bir ülkede gazetecilerin hak ve özgürlüğünü savunmak" başlıklı sempozyumu öğleden sonraki bölümünde Türkiye'deki gazetecilerin sendikal hakları masaya yatırıldı. Avrupa Gazeteciler Sendikası'ndan Mehmet Köksal'ın moderatörlüğünü yaptığı "Türkiye medya sektöründe emeğin hakları, örgütlenme ve sendikacılık" başlıklı oturumda; TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, TGC Genel Sekreteri Yardımcısı Niyazi Dalyancı, TGS İstanbul Şube Başkanı Gökhan Durmuş, EFJ Yönetim Kurulu üyesi Barry White ve TGS Kadın Komisyonu'ndan Sevda Karaca konuşmacı olarak katıldı.
'Hükümet tek tip gazeteci yetiştirmek istiyor'
TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, tutuklu gazetecilerle ilgili davaları takip ettiklerini belirterek, bu süreçte tüm gazetecilere aynı deli gömleği giydirildiğini gördüğünü söyledi. "O dönemde cemaat medyasının tutuklu gazetecileri ciddi olarak hedef gösterdiğini görmüştük" diyen Güneş, "Şimdi bu gazeteciler tutsak ve biz o cemaat medyasının tutuklu gazetecilerini de savunuyoruz. O dönemlerde, o medya tarafından bizler tehdit edildik. Bize, 'Fettullah Gülen aleyhine slogan atmayın' dediler" diye konuştu. Hükümetin tek tip gazeteci yetiştirme politikası içinde olduğunu belirten Güneş, bunun kabul edilemez olduğunu sözlerine ekledi.
'Medya artık 4. güç değil'
Güneş'in ardından TGC Genel Sekreteri Yardımcısı Niyazi Dalyancı, "Sendikasızlaştırmanın ardından Türkiye medyasında neler değişti?" başlıklı bir konuşma yaptı. Dalyancı, medyanın 4. güç olarak işlevini yerine getiremediğini belirterek, buna sendikasızlaştırmanın neden olduğunu söyledi.
'Kendisini işçi olarak görmeyen gazetecileri örgütlemek zor'
Dalyancı'dan sonra konuşan TGS İstanbul Şube Başkanı Gökhan Durmuş da, sendikal örgütlenme önünde duran en önemli sorunlardan birinin gazetecilerin kendilerini işçi olarak görmemesi olduğunu ifade ederek, "Gazeteciler bugün asıl ait olduğu sınıftan kopmuştur. Bir dayanışma duygusu zorunlu olarak kurmaya çalıştığımız dayanışma gazeteciler arasında neredeyse hiç yok" dedi.
'Güçlü sendika olursa devlete karşı daha güçlü direniriz'
EFJ Yönetim Kurulu üyesi Barry White da, Türkiye'de gazetecilerin tecrit altında olduğunu dile getirerek, "Sendikacılığı yeniden inşa etmeliyiz. Ben, işçi hakları konusunun bugün konuştuğumu konunun tam kalbinde olduğunu düşünüyorum. Güçlü bir sendikal yapı olduğunda devletten gelen baskılara daha güçlü karşı çıkabiliriz. Dayanışma içinde hareket edersek ister işveren, ister devlet saldırısı altında olsu kişileri koruyabiliriz" ifadelerini kullandı.
'Ezil zihniyeti değiştirmek yine kadınların elinde'
TGS'li kadınlar adına Sevda Karaca da, kadın gazetecilerin maruz kaldığı hak gasplarını anlattı. Kadınlara yönelik en önemli tehdidin Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu belirten Karaca, Erdoğan'ın her konuşmasının ardından kadın gazetecilere yönelik baskının arttığını belirtti. Eril zihniyeti değiştirmek için yine kadın gazetecilerden çözüm beklendiğini bunun da yine kadın gazetecilerin önünde olduklarını söyleyen Karaca, kadın gazetecilerle ilgili olarak kurulan platformlarının önemli işlere imza attığını söyledi. Karaca, kadınların sorunlarını sadece kadınların tartışması gerektiği bir alana çekildiğine dikkat çekerek, iktidarın bu tuzağına düşülmemesi gerektiğini belirtti.
'Hukuk iğfal edildi'
Sempozyumun son oturumu "İki seçim arasında Türkiye ve gazetecilerin çalışma ortamı" başlığında yapıldı. Bu oturumu Gazeteci Ragıp Duran yönetirken, gazeteciler Burcu Karakaş, Şirin Payzın, Kadri Gürsel ve Barış İnce konuştu. İlk olarak konuşan Duran, hükümetin akıldışı hareket ettiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tekrar seçim kelimesini icat ettiğini dile getiren Duran, Türkiye'de ağır sansür uygulamaları olduğunu ve bu yüzden yabancı basından gerçekleri öğrenmek zorunda kalındığını belirtti. Duran, "Hukuk, İstiklal Mahkemesi, döneminden bu yana hiç bu dönemdeki kadar iğfal edilmedi, erozyona uğratılmadı" dedi.
Payzın: Ciddi tehditlerle karşı karşıyayız
Duran'ın ardından CNNTürk'te program sunan gazeteci Şirin Payzın konuştu. Türkiye'de artık politik konuların eski dönemlere göre daha izlenir olduğunu belirten Payzın, "Türkiye'de artık seyirci maçlarından vazgeçerek, talep gösterip politikayı izliyor. Medya siyasi ortamdan besleniyor. Çünkü toplumun talebi herkes ne olduğuna ne olacağını bilmek istiyor" dedi. Gazetecileri zor bir dönemin beklediğini belirten Payzın, "Herkesin yayına çıkartamıyoruz" sözünün yanlış yorumlandığını ifade etti. Payzın, "Medya özgürlüğü ve bütün parti liderlerinin ya da milletvekillerinin, bakanlarının ekrana çıkartılmamasının basın özürlüğü için sorun olduğunu söylerken, bunu AK Partileri de kastederek söylüyorum. Seçim döneminde AK Partili vekilleri de her seferinde çağırdık. Her seferinde bazen de komik gerekçelerle gelemeyeceklerini söylediler. Keşke onlara da 'Oraya, buraya çıkma' yasakları konulmasa da, bu baskıdan kurtulsalar. Herkesin yayın özgürlüğünü savunan pozisyondayız. Sadece CNN Türk için konuşmuşum ve sadece bir parti çıkamıyor gibi söylemişim gibi yansıtıldı. Bizim yayın listemizi yayınlayanlar, TRT hangi partiye ne kadar yayın hakkı vermiş, bu listeleri de görmek isteriz" şeklinde konuştu. "Çıkardığımız her HDP'li vekil için 'teröre destek' suçlamasıyla karşılaşıyoruz" diyen Payzın, gazetecilere yönelik tehditleri iktidarın ciddiye alması gerektiğini belirtti.
'Çözüm sürecine destek olan gazetecileri terörle suçluyorlar'
"Barış diyen gazetecileri TV'ye çıkartıyoruz ancak barış diyen herkese terör suçlaması ile soruşturma açılıyor bu kabul edilemez" diyerek sözlerine devam eden Payzın, gazeteci Hüseyin Gülerce'nin köşe yazısına da değinerek, "Gülerce diyor ki, 'Bu basın özgürlüğü tartışması değil teröre destek tartışmasıdır' oysa kendisi geçmiş yıllarda tam tersi yönde yazılar yazmıştı. Gülerce, 'Çözüm sürecini desteklemekle tereddüt yaşamamalıyız' demişti. Bugünse çözüm sürecine destek olan gazetecileri ve HDP'lileri teröre destekle suçluyorlar" diye konuştu.
'Kürt basının dayanışma çağrısına olumlu yanıt vermeliyiz'
Payzın'ın ardından Gazeteci Burcu Karakaş konuştu. Karakaş, barış gazeteciliği yapılması gerektiğini söyleyerek "Kamuoyunu olduğunun tam tersi yönünde bilgilendirmek gibi bir durum var" dedi. Kürt basınına yönelik tutumun hiç değişmediğini dile getiren Karakaş, "Kürt basının geçmişten beri yalnız bırakıldığını biliyoruz. Bugün de Kürt basına yönelik baskılar devam ediyor. Bize dayanışma çağrısı yapılıyor. Biz bu dayanışma çağrısına yanıt vermeliyiz. Kürt basınına yönelik baskıları da gündemleştirmeliyiz. Kürt basını yanlız bırakılmasın" dedi.
'Patron medyası tartışılmadığı sürece biz baskıdan kurtulamayacağız'
Karakaş'ın ardından Birgün Gazetesi'nden Barış İnce de, gazetecilerin bir araya gelmesinin çok önemli olduğuna dikkat çekerek, "Geçmiş dönemde yaşanılan hak gasplarının unutulmayacağı ortada. Birçok dava var hepsi birer kılıç gibi bizim başımızda sallanıyor. Patron medyası tartışılmadığı sürece biz baskıdan kurtulamayacağız. Gazetecilerin bir araya gelmesi için yasal düzenlemelere ihtiyaç var. Gazeteci olan herkesin yasal olarak korunması gerekir" dedi.
'İktidar gazetecilerden daha çok korkuyor'
İnce'nin ardından konuşan gazeteci Kadri Gürsel de, gazetecilere yönelik baskıya karşı ilk önce korkunun yenilmesi gerektiğini ifade etti. Gürsel, "Bize yapılan ölüm tehditlerinin, linç kampanyalarının korkunç bir korkudan kaynaklandığını bilinmesi lazım. Bu nedenle biz korkmamalıyız. İktidar gazetecilerden daha çok korkuyor" dedi.
'HDP'lileri ekrana çıkarmalıyız'
"Korkmuyoruz diyip yayın politikanızı değiştirmeyin o zaman korkmadığınızı yayın politikanızla da gösterin" diyen Gürsel, "HDP'lileri çıkarmayan" diyenlere karşı HDP'lilerin ekrana çıkartılması gerektiğini söyleyerek, "Bu iktidarın en korktuğu şey. HDP'lileri çıkarırsak o iktidar olamayacak. Bu nedenle de HDP'lileri ekrana çıkarmalıyız. Güçlü olmanın korkmamanın yolu budur" diye konuştu.
Yarın, basına kapalı bir şekilde devam edecek olan sempozyum, sonuç bildirgesinin okunmasının ardından sona erecek. DİHA