Michelle Starr
Gökbilimciler ilk kez yüz binlerce ışık yılı uzaklıktaki bir galakside gerçekleşen devasa miktarda bir gaz akışı gözlemlediler. Söyledikleri kadarıyla, bu gözlem, galaktik rüzgârların, galaksiler çevresindeki ortamı nasıl beslediğine dair ilk doğrudan kanıt olabilir; bunlar, galaksiler arası uzayda yüzen ve galaksilerin etrafını saran büyük gaz bulutları. Ama bundan da öte, bu rüzgâr aynı zamanda büyük galaktik çarpışmaların vahşi dinamiklerinden bazılarını da gözler önüne seriyor.
SIRA DIŞI MAKANİ'NİN ÖĞRETTİKLERİ
Bunun nedeni, -SDSSj211824.06+001729.4 olarak adlandırılan ve araştırmacılar tarafından Hawaii dilinde ‘rüzgâr' anlamına gelen ‘Makani' ismiyle anılan- galaksinin sıradan bir nesne olmaması. Aslında bir tür galaksi formunda Frankenstein'ın canavarı olan bu yapı, bir tane yoğun ama büyük galaksi oluşturmak için çarpışan ve birleşen iki galaksiden oluşuyor.
Uzay çoğunlukla boş olabilir… Yine de uzayda yüzen çok sayıda galaksi vardır. Arada sırada, bu galaksilerden ikisi kütle çekimsel olarak bir araya gelir. Aslında diğer şeylerle çarpışan çok fazla şey de bulunmaz; bunun yerine, birleşirler. Bunu, sıkışma işleminin birkaç farklı aşamasında gözlemledik. Makani, ‘geç dönem ana birleşmesi' dediğimiz, ‘birleşme' denilen olayın gerçekleşmesinin ardından gördüğümüz şeydir. Ve bu, bize neden gazın dışarı doğru püskürttüğü hakkında bir şey söylüyor olabilir.
San Diego'daki Kaliforniya Üniversitesi'nde astrofizik uzmanı olan Alison Coil, “Gökada birleşmeleri çoğu zaman yıldız patlaması olaylarına neden olur, birleşen galaksilerde mevcut olan önemli miktarda gaz sıkıştırıldığında ise, yeni yıldızların doğması ile sonuçlanır” diyor.
“Makani'nin durumunda ise, bu yeni yıldızlar, ya yıldız rüzgârları aracılığıyla, ya da hayatlarının sonunda bir süpernova biçiminde patladıklarında olsun, büyük ihtimalle devasa püskürmelere yol açtı.”
Ve Makani de kesinlikle dışarı doğru gaz salıyor. Araştırma ekibi, Keck Kozmik Ağ Görüntüleme Sistemi'ni kullanarak, 4 bin 900 kiloparsek karelik, yani yaklaşık 52 milyar kare ışık yılı genişliğe sahip, sıcak bir iyonize oksijen bölgesini belirledi.
FARKLI ZAMANLARDA OLUŞAN İKİ GAZ AKIŞI
Kum saati biçimindeki iki uçlu baloncuğun içinde, yaklaşık 9 bin 700 santigrat derece ısıda depolanan metal bakımından zengin gazın iki ayrı çıkış noktası mevcut. Bu çıkışlar farklı zamanlarda meydana gelmiş gibi görünüyor.
İlk olarak, Star Wars filminde gördüğümüz bir ‘TIE Fighter' uzay gemisinin biraz daha eski bir benzeri gibi ( olan gaz püskürmesi/ç.n.) yaklaşık 400 milyon yıl önce uzaya fırlatıldı ve saniyede 1400 kilometreye ulaşan bir hızla galaksiler arası boşlukta ilerliyor. Diğer taraftan çıkıntı yapan öteki püskürmeyse, yaklaşık 7 milyon yıl önce başladı ve saniyede 2 bin 100 km'ye ulaşan bir hızla esiyor.
Rhodes College'dan fizikçi David Rupke, “İlk püskürme, galaksiden uzak mesafelere kadar ulaşmış durumda; daha hızlı olan sonraki gaz çıkışının ise henüz bunu yapacak zamanı olmadı,” diyor.
Bulmacanın geri kalanını bir araya getirmek için Hubble Uzay Teleskopu ve Atacama Büyük Milimetre / Milimetre-altı Dizisi'nden (ALMA) verilerin elde edilmesi gerektiriyordu. Hubble, galaksideki yıldızları görmemizi sağladı; bu sayede araştırma ekibi kütlesini (devasa) ile hacmini (yoğun) ortaya çıkardı ve böylece ekibin son birleşmeyle ilgili tahminleri oluştu.
ALMA radyo verileri, galaksinin, yaşlı, orta yaşta ve çok genç yıldızların yanı sıra büyük ihtimalle aktif bir galaktik çekirdekten oluşan bir karışımı barındırdığını ortaya çıkardı.
ÖNCEKİ ARAŞTIRMALARLA TUTARLI VERİLERE ULAŞILDI
Bu veriler, geçen yıl galaksilerin çevresindeki ortamı yönlendiren rüzgârları modelleyen iki araştırmayla da tutarlı. Eski araştırmalardan biri, galaktik rüzgârların, galaksi çevresindeki ortamda gözlemlenen özellikleri açıklayabildiğini keşfetti. Diğer çalışmaysa, galaktik birleşmelerden uzaya saçılan püskürmelerin, galaksi çevresindeki ortamın metalikliğini artırabildiğini buldu.
Rüzgârı üreten şeye gelirsek, baloncukların hızı ve büyüklüğü, galaktik bir birleşmenin tetiklediği kütlesel yıldız oluşumunun yarattığı rüzgârlarla ve bu rüzgârların büyüklüğüne ilişkin teorik modellerle tutarlı.
Rüzgârların kum saatine benzeyen şekli, başka galaksilerde gözlemlenenlere benziyor; bu, Rupke'nin gayet iyi bildiği bir konu, çünkü bu konuda geçen yıl yayınlanan bir inceleme yaptı. Farklı olansa hacmi; daha önce hiç Makani tarafından üretilen ölçekte galaktik rüzgârlar görülmemişti. Galaktik rüzgârları, galaksi çevresindeki ortama bağlama noktasında fark yaratan da işte bu durum.
Rupke, “Bu bulgu, aslında galaksiden etrafındaki bölgelere gaz çıkardığını ve çıkardıkça çevresinden daha fazla gazı temizlediğini doğrulayabilir” diyor. “Ve aslında büyük bir kısmını -tüm galaksinin görünür kütlesinin en az yüzde bir ilâ yüzde 10'u- aşırı yüksek bir hızla, saniyede binlerce kilometre hızla çıkarıyor” diye ekliyor.
Ekip, bu gözlemin, devasa bir galaksinin etrafında gelişen ortama doğrudan açılan ilk pencerelerden biri olduğunu söylüyor.
Araştırma, Nature Astronomy dergisinde yayınlandı.
Yazının aslı Science Alert sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)