Türkiye'nin bütünüyle Alp-Himalaya Dağ kuşağında yer aldığını ve Van'ın ise çarpışmanın olduğu noktanın eşiğinde olduğunu söyleyen Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Onur Köse, iki plağın çarpışma noktası olan Van'da deprem olmadıkça Batı'da deprem beklemediklerini belirtti. Yrd. Doç. Dr. Onur Köse, 2011 yılında Van'da meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki depremi anımsatarak, sadece Van'da değil, Türkiye'nin birçok yerinde deprem olmasının her zaman söz konusu olabileceğine dikkat çekti. Yrd. Doç. Dr. Köse, “Vatandaşlarımızın bu konuda bilinçlenmesinde fayda vardır. Yarın Van'da, Erzincan'da, Elazığ'da ve Batı Anadolu'da da deprem olabilir. Ülkemiz Avrupa'nın en yüksek kodlarına gelen bir zeminin üzerinde yer almaktadır. Burada iki plağın çarpışması sebebiyle yükselmenin hala devam ettiği bir bölgedir. Van böyle bir bölge içerisinde yer aldığı için her zaman deprem riski vardır. Şunu da unutmamak gerekir ki cumhuriyet tarihinde, son yüzyıl içerisinde 35 yıl aralıkla iki deprem yaşayan tek ildir Van. 1976 yılında 7.3 büyüklüğünde Çaldıran depreminde 3 bin 845 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. 2011 yılında meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki depremde ise yaklaşık 700 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Van'ın depremsellik açısından risk taşıdığı göz ardı edilemez” dedi.
“Vatandaşlarımızın kaygıya kapılmaması gerekir”
Yüzyıllardır üzerinde gerilim birikimi olan fay hatların birbirini tetiklemesi ve beklemedik bir noktada depremlerin yaşanmasının söz konusu olabileceğini belirten Köse, vatandaşların ise bu durumu sürekli düşünerek kaygıya düşmemesi konusunda uyardı. Köse, “Vatandaşlarımızın bu konuda bilinçlenerek, yaşadıkları yeri düzenlerken, kentsel planlamaları yaparken bu gerçeği göz önünde bulundurması gerekir. Evlerini mümkün olabildiğince kaya zeminlerin üzerinde yapmalarında fayda var. Kaya zeminlerin üzerinde ev yapmanın artı bir özelliği, tarım arazilerini de böylelikle öldürmemiş oluruz. Gelecek nesillere tarım arazilerini sağlıklı bir şekilde bırakmış oluruz. Dolayısıyla bizler hangi şehirde olursak olalım, evlerimizi yaparken mutlaka kaya zeminlerin üzerine yapmayı tercih etmeliyiz” diye konuştu.
“Van, depremi artı yönde kullanabilmiş bir şehir değildir”
Van'ın deprem sonrasında depremi pozitif değerlerle çıkabilen bir şehir olamadığını ifade eden Köse, “Türkiye'de büyük depremler sonrasında depremden pozitif değerlerle çıkabilen çok az sayıda yer vardır. Türkiye bu konuda yeni bilinçlenmiş bir ülkedir. Bununla birlikte biz Van'ın depremden pozitif değerlerle çıkmasını beklerdik. Van depremi artı yönde kullanabilmiş bir şehir değildir. Van birçok caddedeki sorunlarını deprem fırsatıyla imarlaşmaya giderek kullanabilirdi. Ancak Van bunu kullanamadı. TOKİ'nin seçmiş olduğu zeminler daha doğru zeminlerdir” şeklinde konuştu.
“Van, çarpışmanın olduğu noktanın eşiğindedir”
Van Gölü'nün güneyindeki dağların Arap plakası ile Avrasya plakasının çarpışma noktasında yükselen dağlar olduğunu söyleyen Köse, bu yükselmenin aktif olarak devam ettiğini belirterek, “Türkiye bütünüyle Alp-Himalaya Dağ kuşağında yer alır. Bu iki plağın çarpıştığı yer olan Van ve Van'a paralel diğer iller de deprem olmadıkça Batı'da da deprem olmasını bekleyemeyiz. Van, depremlerin kaynak noktasıdır. Doğu Anadolu'da deprem olabilmesi için iki plakanın birbirini ittiriyor ve sıkıştırıyor olması zorunluluk arz etmektedir. Buradaki hareketlerden dolayı diğer plakalar Batı'ya doğru hareket ederken, Doğu Anadolu fayında deprem meydana gelir” ifadelerini kullandı.
Van Gölü'nün hem içerisinde hem de dışında depremlerin olduğunu kaydeden Köse, şunları söyledi:
“Van Gölü eski bir okyanus kalıntısının jeomorfolojik çökelme havzasıdır. Van Gölü'nün içerisinde de faylar var. Bu çukurluğun oluşmasında Van Gölü'nün tektonik kontrollü olduğunu biliyoruz. Bugün lokasyonları verilebilmektedir. Van ili çevresinde olan fayların uzantıları zaten gölün içerisinde geçmektedir. Bunlarda birbirlerini tetikleyebilir.”