Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu.
Yargıtay Başkanı İsmail Cirit, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gezilerine katılmasıyla ilgili eleştirilere, “Protokol gereği davete icabet ettim. Yorumlar insani değil” yanıtı vererek, mahkemeye gideceğini söylemişti.
Kılıçdaroğlu, Yargıtay Başkanı'na “Mahkemeye vermezsen namertsin” sözleriyle yanıt verdi.
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satırbaşları şöyle:
“Bir diktatöre diz çöktürdüler”
“İstanbul'da yerel yönetimler fuarımız vardı, Kadıköy'de miting yapacaktık. Taksim'e çıkan binlerce çocuk dediler ki; Taksim'i bize açın. Hiçbir CHP bayrağı almadan Taksim'e gittik ve bunu yaptık. Gençlerimiz Taksim'i şenlik alanına çevirdiler.
“Ben o gençlere şükran borçluyum. Onlar tüm dünyaya Türkiye'de gençlerin özgürlük diye haykırdığını gösterdiler. Onlar bir diktatöre ders verdiler ve ona diz çöktürdüler. Olay iki ağaç değildi, olay binlerce ağaçtı. Onlar bize müdahale etmeyin, yaşam tarzımıza, özgürlüğümüze müdahale etmeyin, size ne diyorlardı. Onlar Gezi mücadelesini dünya tarihine altın harflerle yazdı.
“Birbirlerini tanımıyorlardı ama değerleri ortaktı”
“Gezi olaylarını kırmak için iki büyük yalanla toplumu gençlerin üstüne salmak istediler. Biri dönemin diktatörü tarafından söylenen ‘Cami'de içki içtiler yalanıydı. Cuma günü görüntü göstereceğiz dediler, görüntü çıkmadı ortaya. Gittiler imamı yakaladılar, imam yalan söylemeyi reddetti. Yalan söylemediği için imamı sürdüler. Gençlerin eylemini bitirmek için toplumun en hassas noktasına saldırdılar.
“İkincisi, ‘Benim başörtülü bacıma saldırdılar'dı. Havuz medyası koca koca başlıklar attı. Sonunda bunun da koca bir yalan olduğu ortaya çıktı. Vicdanı olan herkese sormak istiyorum. Ne yaptı o çocuklar? Ellerine silah alıp sokağa mı çıktılar? Neden farklı değerleri var diye engellenmek istendiler? Sonuçta Türkiye farklı bir sürecin içerisine sokuldu. Onların eylemi ‘Bir orman gibi kardeşçesine' dizesinde ortaya çıktı. Birbirlerini tanımıyorlardı ama değerleri ortaktı.
“Gemilerle malı edinenler aynı insanlar değiller”
“Bunlar kalkıp İstanbul'un Fethi kutlamaları yaptı. O zamanki Fatih'le şimdiki İstanbul arasında dağlar kadar fark var. Fatih bir ağaç bile kestirmezdi, bunlar İstanbul'u talan ettiler. Fatih dünyanın en büyük liderlerinden birisidir.
“Sormak istiyorum; Fatih onu yaptı da İstanbul düşman işgali altındayken kim ‘Geldikleri gibi giderler' dedi. Onun adını ağzına almıyorlar, almalarını da istemiyorum. Sahtekarlar Mustafa Kemal'in adını anamazlar. Namuslu insanların konusudur Mustafa Kemal Atatürk.
“Şunu da kimse unutmasın; gemileri karadan yürütenlerle, gemilerle malı edinenler aynı insanlar değillerdir.
“Bir hükümet darbesi yapıldı”
“Biliyorsunuz, bir hükümet darbesi yapıldı ve Sayın Davutoğlu Saray Darbesi'yle makamını koruyamadı. Bunun 5 nedeni var. Davutoğlu çıktı dedi ki, ‘Artık Türkiye'de şeffaflık getireceğiz, siyasi ahlak getireceğiz, bütün siyasiler mal beyanında bulunacak'. Biz dedik ki, ‘Biz zaten bunu yapmak istiyorduk, yaparsan helal olsun'.
“Erdoğan çıktı dedi ki, ‘Mal bildirimini çıkartırsan il ve ilçe başkanı bulamazsın'. Yani diyor ki, ‘Biz hep beraber malı götürüyoruz. Kamu İhale Yasası'nı AB standartlarına getireceğim' diyor, yani oradada ‘Yolsuzluğu kaldıracağım' dedi. Sen misin yolsuzluğu kaldıran, gel dediler buraya elinden dilekçeyi aldılar.
“İkinci konu, Davutoğlu, ‘Halk bize sistem değişikliği için yetki vermedi' dedi. ‘Sen misin başkanlık sistemini getirmeyen' dediler elinden dilekçeyi aldılar.
“Üçüncü şifre, düşünceyi açıklama özgürlüğü… Her ne kadar siyasi rakibimiz olduğunda eleştirsek de doğruların hakkını da vereceğiz. Davutoğlu ‘Ben insanların tutuklu yargılanmasına karşıyım. 28 Şubat'ta baskı görmüş bir akademisyen olarak bunu söylüyorum' dedi. Abisi, ‘Bu böyle olmaz' dedi. Hemen dört akademisyeni gözaltına alıp cezaevine attılar.
“Davutoğlu, aldığı hediyeleri devletin arşivine koydu”
“Davutoğlu'nun bir özelliği daha vardı. Davutoğlu, aldığı hediyeleri getirdi, devletin arşivine koydu. Dedi ki ‘Bunlar bana değil, makamıma verildi.' Doğru mudur, sonuna kadar doğrudur. Erdoğan ne yaptı? Kaddafi'den 250 bin dolar aldı, ne yaptı bilmiyoruz.
“Eşinin kurduğu bir vakıf var, Rıza Sarraf ABD'de bir dilekçe verdi ‘Ben hayırsever birisiyim' dedi. O kadar hayırsever ki, vakfa 7 milyon 250 bin lira para bağışlamış. Bu para vakfın kayıtlarında gözükmüyor. Sormalıyız, nerede bu para diye?
“Diğer bir konu da örtülü ödenek. Bu para ülkenin çıkarları için başbakanın namusuna teslim edilen paradır. Maksut Serim'i görevden aldı. Çünkü biliyorsunuz bunun diploması da sahte çıktı. Bazı usulsüz para transferleri vardı. Yerine güvendiği eski bir öğrencisini getirdi. Onlar, ‘Biz istediğimi yapıyorduk sen onu görevden alamazsın' dedi.
Almanya'daki soykırım oylaması
“Almanya'da 1915 olayları oylaması yapılıyor. Ama Türkiye bir şey yapamıyor çünkü oradaki parlamento açıkça burayı tanımadığını ifade ediyor.
Yargı mensuplarının Erdoğan'ın gezilerine katılması
“Niye gidiyorsunuz? Devlet protokülüymüş… Sizin devlet protokolünden haberiniz bile yok. Orada devlet toplantısı mı yapılıyor, orada siyasi bir partinin progandası yapılıyor. Sizin ne işiniz var orada? Yargıya saygı duymayan bir adama hangi gerekçeyle saygı duyuyorsun. Tarafsız olmayan birisinin gezilerine hangi gerekçeyle gidip övgüler düzeceksiniz?
“Sıkılmadan ‘Bizi davet ettiler, biz de gittik' diyorlar. Ben de sizi İzmir'deki toplantımıza davet ediyorum. Siz onun çantası oluyorsunuz. Kırşehir'deki toplantıda terini siliyor. Ne işin var senin orada? ‘Bizi eleştirenleri mahkemeye vereceğim' diyor. Vermezsen namertsin kardeşim, vermezsen namertsin.”