Yemen'de gazeteci olmak
Yemen gazeteleri Saleh rejimi sırasında hükümetin politik ajandasını takip etmekle yetiniyorlardı. Saleh gitti şiddet ve baskının kaynağı el değiştirdi; gazetecilerin güvenliği açısından hala kayda değer bir ilerleme yok.
Yemen, Türkiye'nin 2013 yılında 179 ülke içerisinde 6 sıra gerileyerek 154. sırayı aldığı Sınır Tanımayan Gazeteciler'in Basın Özgürlüğü İndeksi'nde 169. sırada yer alıyor. Doha Basın Özgürlüğü Merkezi'nin (DC4MF) 3 Şubat'ta yayımladığı Yemen Özel Dosyası, Saleh rejiminin devrilmesinin ardından Yemen'de basın özgürlüğü adına nelerin değiştiğini -ve nelerin değişmediğini- anlatıyor.
Yabancı muhabirlere vize yok
Ocak 2011'de başlayan ayaklanmalar uluslararası basının dikkatini bölgenin üzerine çekti. Ancak gösteriler başladığında ülkede çok az sayıda yabancı basın mensubu vardı ve bir gazeteci olarak ülkeye girmek hiç kolay değildi.
Yemen'de çalışmak isteyen yabancı bir muhabirin, gazeteci vizesi alması ya da Haber Alma Bakanlığı'na muhabir olarak kayıtlı olması gerekiyordu. Ancak Ali Abdullah Saleh* yönetimi uzun zaman önce gazeteci vizesi vermeyi durdurmuştu.
Bugün bile hala bazı gazeteciler ülkede öğrenci vizesi, iş vizesi veya turist vizesiyle bulunuyorlar. "Yemen'de üç aydan fazla kalmak istiyorsanız başka şansınız yok" diyor 2010'dan bu yana Yemen'de çalışan bir gazeteci DC4MF'ye verdiği röportajda.
Yemen'deki gazeteciler her ne kadar hükümet tarafından gayri resmi bir şekilde tanınıyor, toplantılara ve görüşmelere davet ediliyor olsalar da teorik olarak ülkede gazetecilik yapma izinleri yok. Yemen hükümeti bu uygulamayla çıkarlarına ters düşen haberler yapan gazetecileri sınır dışı etmekle tehdit ediyor, hatta bazen gerçekten sınır dışı ediyor.
Mart 2011'de ülkeye yasal olmayan bir şekilde girdikleri bahanesiyle sınır dışı edilen iki Amerikalı ve iki İngiltereli muhabir de hükümetin bu etik dışı politikasının mağdurlarından. Sınır dışı edilen gazetecilerden biri olan Time muhabiri Oliver Holmes, olaydan sonra Beyrut'a taşındı. Üstelik blogunda yazdıklarına göre, Holmes Yemen Haber Alma Bakanlığı tarafından tanınıyordummm ve resmi etkinliklere sıklıkla davet ediliyordu.
Yabancı muhabirler için bölgedeki tek tehdit sınır dışı edilme tehlikesi değil. Yemen'den çıkmak da girmek kadar meşakkatli bir iş. Yemen'deki yabancıların ülkeyi terk edebilmek için aynı şekilde devlete vize başvurusu yapmaları gerekiyor.
Kasım 2011'de ulusal birlik hükümetinin kurulmasının ardından Haber Alma Bakanı değiştirildi ve basın kartı edinmek eskiye oranla bir nebze kolaylaştı. Ancak bugün Yemen hala gazetecilere sınırlı sayıda vize veriyor.
Güvenlik güçleri bile "güvenli" değil
Yemen emniyet güçlerinin de gazeteciler için ne derece güvenilir bir sığınak olduğu tartışmalı. İngiltereli bir kameraman, DC4MF'ye verdiği röportajda "Tehlike anında güvenlik güçlerine doğru koşmaktansa onlardan uzağa kaçmayı tercih ederim. Tamamen öngörülemez bir biçimde davranıyorlar, özellikle de kameralar açıksa," diyor.
Bölgedeki gazeteciler, kendileri için en büyük desteğin Yemen halkının yardımseverliği olduğunu ifade ediyor. DC4MF'ye konuşan bir gazeteci, asker tarafından hedef alındıklarında, Yemen halkının gaz bombalarından ve mermilerden saklanmalarına yardımcı olduğunu söylüyor. Oliver Holmes ise "Şanslıyız ki bizim için Yemen halkının nezaketi, diğer diktatörlüklerden ithal edilen bu şiddete ve baskıya galip geliyor" diyor.
Saleh rejimi sırasında ülkede yayımlanan gazeteler hükümetin politik ajandasını takip etmekle yetiniyorlardı. Belirlenmiş gündemin dışına çıkmak, hükümetteki çürüme ve yolsuzluk hakkında haber yapmak isteyen gazeteciler ise şiddete ve tutuklanmalara maruz kalıyorlardı.
Hal böyle olunca, Yemen basınında zaman içinde bir otosansür kültürü gelişti. Pek çok gazeteci sınır dışı edilmek korkusuyla bazı konular üzerine yazarken takma isim kullanıyor ya da hiç yazmamayı tercih ediyor.
Saleh rejiminin devrilmesinin ardından şiddet ve baskının kaynağı el değiştirdi. Gazetecilerin güvenliği açısından hala kayda değer bir ilerleme yok.
Etrafta asker var mı?
Yemen halk isyanları sürecinde veya farklı görüşlerdeki gruplar arasında süren çatışmalar sırasında sayısız gazeteci tehdit edildi, tutuklandı ve şiddet gördü.
Yerel basın bu konuda uluslararası basına göre çok daha savunmasız durumda. Özellikle gelişmiş ve güçlü basın özgürlüğü yasalarına sahip ülkelerden gelen muhabirlere şiddet uygulamak nispeten daha riskli.
Yerel gazetecilere ise şiddet bizzat kendi devletleri tarafından uygulanıyor ya da devlet farklı siyasi, dini ve ideolojik örgütlenmelerin uyguladığı şiddete sessiz kalmakla yetiniyor.
Gazeteci Jeb Boone DC4MF'ye verdiği röportajda gösteriler sırasında kendisini tutuklayan polisler tarafından zorla bir ATM'ye götürüldüğünü ve hapse girmemek için polislere 100 dolar ödemesi istendiğini anlatıyor.
İsmini vermek istemeyen bir diğer gazeteci ise aynı dosyada "Askerler bana bağırdılar, vurdular, zorla arabaya soktular. Kamerama zarar vermeye ve çalmaya çalıştılar" diyor ve yaşananların gazeteciler arasında korku ve endişeye yol açtığını, artık bir habere giderken ya da dönerken mutlaka etrafta asker var mı diye baktıklarını ekliyor.
Sınır Tanımayan Gazeteciler'in internet sitesinde de Yemen'de yaşanan sayısız şiddet olaylarından örneklere yer veriliyor. Yaşananlardan bazıları şöyle:
- Fransızca yayımlanan Yemen'in Sesi (La Voix du Yémen) sitesinin editörü Benjamin Wiacek, Amerikan konsolosluğu yakınlarında "Müslümanların Masumiyeti" adlı İslamiyet karşıtı filmi protesto eden bir grupla ilgili haber yaparken, gazeteci olduğunu belirtmesi ve basın kartını göstermesine rağmen güvenlik güçlerinin saldırısına uğradı ve kamerasını teslim etmeye zorlandı. Yine güvenlik güçleri tarafından aynı gösterinin haberini yaparken emniyet güçlerince saldırıya uğrayanMahmoud Al-Zileeyi adlı kameramanın kolu kırıldı.
- Mohamed Aayeche adlı gazeteciye Yemen Sosyalist Partisi BaşkanıYassin Said Numan'a suikast girişiminde bulunan askerlerin isimlerini yayımladığı için dava açıldı. Olay gazeteciler ve aktivistlerden büyük tepki çekti.
- 10 Eylül'de bir Sanaa kentinde çıkarılan Akhbar Al-Youm adlı gazetenin 20 bin kopyası toplatıldı ve gazetenin dağıtımcısı tutuklandı. Gazeteciler, Akhbar Al-Youm'un bölgedeki terörist aktiviteler üzerine haberler yaptığı için toplatıldığını söylediler.
- 16 Eylül'de Al-Synia kanalı kameramanı Abed-Rabou Al-Hachichibaşkent Sanaa'da saldırıya uğradı ve arabası yağmalandı. Al-Hachichi gazeteci olduğunun fark edilmesinden sonra saldırıya uğradığını belirtti.
- Masdar Online adlı haber sitesinin muhabiri Majed Karout'a yerel devlet görevlileri hakkında facebook'tan yalan ithamlarda bulunduğu iddiasıyla bir yıl hapis cezası ve 750 Euro para cezası verildi. Karout'a yargılanmakta olduğuna dair hiçbir bilgi ulaşmadı. Yargılandığını ancak hakkında hüküm verildikten sonra öğrenen Karout karara itiraz etmek istediğinde, davaya bakan hakimlerin tatilde olduğu söylendi. Böylece gazetecinin savunma hakkı elinden alınmış oldu.
Gazeteciler için olayların yer aldığı bölgelere girebilmek de aynı bir sorun teşkil ediyor. Başkentten ayrılmak isteyen yabancıların çıkış izni alması gerekiyor ve bazı bölgeler için bu izinleri almak oldukça zor.
Gazeteci Iona Craig "Yetkililer bölgeye girmeme izin vermeyince güvenlik güçleri tarafından durdurulmamak için pek çok kez peçeyle seyahat ettim" diyor. DC4MF'nin Yemen dosyasında yer alan bir diğer gazeteci bazı bölgelere girmek için El-Kaide'ye para veren gazeteciler tanıdığını söylüyor.
Basın özgürlüğü ile gelen yeni sorunlar
Rejimin devrilmesinin ardından medya üzerindeki baskı belli bir oranda yumuşamış olsa da, hala tarafsız ve özgür bir basından söz etmek mümkün değil.
Özgürleşen medya ortamı farklı görüşlerdeki gruplar için bir propaganda aracı haline gelmiş durumda. Tarafsız kaynaklara ulaşmak neredeyse imkansız. Gazeteciler çalışmalarını tamamlayabilmek için ihtiyaç duydukları veri ve istatistiklere erişemiyorlar.
Saleh rejiminin devrilmesinden bu yana haber kanalları ve internet haber sitelerinin sayısı gittikçe arttı. Ancak basın kuruluşlarının sayısındaki artış Yemenlilerin tarafsız haber almalarını sağlamaya yetmiyor.
Yemen halkı çok sayıda farklı dini ve politik grup kontrolündeki haber kaynakları tarafından bir dezenformasyon bombardımanına tutuluyor.
The Yemen Times gazetesi ve radyosunun baş editörü Nadia Al-Sakkaf Aralık'ta DC4MF'a şunları söylüyor:
"Yemen'de ilk kez özel radyo istasyonları kuruluyor. Şu anda Yemen FM ve Radyo Yemen Times var. Yakın zamanda başka istasyonlar da kurulacak. 11 uydu kanalımız var. Bunların yalnızca dördü hükümet kontrolünde ve pek çoğu son iki yıl içerisinde kuruldu. 2010'dan bu yana facebook kullanıcı sayısı ikiye katlanarak 462,160'a ulaştı.
''2011'den bu yana gazeteler, haber siteleri ve bloglar gözle görülür bir artış gösterdi. Bu medya kaynaklarının çoğu politik konular işliyor ki iki yıl önce böyle oluşumlara izin verilmezdi. Basını kısıtlayan baskılar ve kırmızı çizgiler artık kalktı. Eskiden bastırılan kişi ve kuruluşlar daha önce hiç sahip olmadıkları bu özgürlüğün tadını çıkarıyorlar.
''Ancak şimdi de profesyonellikten uzak ve taraflı bir gazetecilik anlayışı, yaratılan yeni özgür atmosferden yararlanarak büyüyor. Skandallara ve güvenilmez haberlere yer veriyorlar. Siyasi partiler ve organizasyonlar bu yeni özgürlük ortamını rakiplerine saldırmak ve adlarına leke sürmek için kullanıyorlar."
Yemen gibi toplumlarda medyaya bağımlılık
Arap dünyasının en fakir ülkesi olan Yemen'de eğitimsizlik toplum için büyük bir sorun olmayı sürdürüyor. Çoğunluğu oldukça düşük bir eğitim ve gelir seviyesine sahip Yemen halkının haber almak için büyük oranda radyo ve televizyona bağımlı olması ise süreci daha kolay işler hale getiriyor. Yemen basınının durumu, medyanın bulunduğu ortamdan bağımsız gelişemeyeceğini gösteriyor.
İngilizce yayımlanan Yemen Post gazetesi editörü Hakim Al-Masmari, DC4MF'ye verdiği röportajda "İnsanlar gerçek haberlerle hiçbir gazetecilik geçmişi olmayan kişilerin yayınladığı temelsiz hikayeler ve dedikodular arasında ayrım yapamıyor. Bu tür sorumsuz gazetecilik örnekleri hükümetin basın özgürlüğünü kısıtlayıcı önlemler alması için davetiye çıkarıyor" diyor.
Yerel gazeteci ve medya analisti Marwan Al-Munayfi ise "Böyle bir toplumda basının güç kazanmasını ve medyanın sosyal değişim için aktif rol oynamasını bekleyemeyiz" diyor.
İnternetin yükselişi
Öte yandan Yemen'de son yıllarda sosyal iletişim ağlarına ve internet haberciliğine gittikçe artan bir ilgi var. Al-Munayfi'ye göre özellikle de ayaklanmalardan sonra büyük şehirlerde internet önemli bir haber alma kaynağı haline geldi.
Dünya İnternet İstatistikleri'ne göre 2000 yılında yaklaşık 18 milyon nüfuslu ülkede yalnızda 15 bin internet kullanıcısı varken (yüzde 0.1), 2012 yılında 25 milyona yaklaşan nüfusun 3,5 milyondan fazlası (yüzde 14.9) internet kullanıcısı.
Hakim Al-Masmari eskiden gazetesi haftada 12 bin satarken, gazeteyi online yayınlamaya başlamalarının ardından sayfanın günde 60 bin defa ziyaret edilmeye başlandığını söylüyor. Al-Masmari "Artık siteyi saat başında güncelliyoruz böylece okuyucular en son haberleri edinebiliyorlar. Artık insanlar gelişmeleri haftalık olarak öğrenmek istemiyorlar" diyor.
Yemen'de kadın muhabir olmak
Yemenli kadın gazeteciler, çatışmaların ve terörün kıskacından kurtulamayan bir ülkede yaşamanın, gazetecilik yapmanın ve başlı başına kadın olmanın getirdiği tehlikelerin kesişim kümesinde yer alıyorlar.
Ancak Nadia Al-Sakkaf'a göre internet ortamının getirdiği özgürlükle beraber bölgede kadın muhabir olmanın dezavantajları da hafifliyor.
Yemen basınındaki tek kadın editör Nadia Al-Sakkaf "İnternette cinsiyetimi gizleyerek insanların beni yalnızca yazdıklarımla yargılamasını sağlayabilirim. İnternet ortamında cinsiyetler önemini yitiriyor. İstatistiklerine göre Yemen'de facebook kullanıcılarının dörtte biri kadın. Gün geçtikçe daha çok Yemenli kadın kendi twitter hesaplarını ve bloglarını oluşturuyor. 2011 ayaklanmalarında kadınların görünürlük kazanması, kadınların da politika ve habercilikte aktif rol alabileceği anlayışının benimsenmesine yardımcı oldu" diyor ve "Yemen, bir kadının yönetici olmasını kolay kabullenemiyor. Burada bir gazetenin editörü olabilmek için ya gazetenin sahibi olmalısınız ya da gerçekten başarılı bir iş kadını" diye ekliyor.
Media Women Forum eski yöneticisi Fakhira Hugaira Yemen toplumunun kadın gazetecilere bakışına değiniyor ve "Kızları gazeteci olarak çalışan pek çok aile bundan memnun değil. Çünkü Yemen'de gazeteci kadınlar saygı görmüyor. Medya kuruluşları da tek başlarına rahatlıkla seyahat edebildikleri, uzun saatler çalışabildikleri ve daha kolay sosyal ilişkiler kurabildikleri için erkek gazetecileri tercih ediyor." diyor.
Yemen'de kadınların iletişim fakültelerine duyduğu ilgi gittikçe artıyor ancak mezunların çoğu gazetecilik yerine halkla ilişkiler alanında çalışmayı tercih ediyor.
Nadia Al-Sakkaf'a göre "Yemen gibi muhafazakar bir ülkede kadınlar genellikle erkeklerle daha az etkileşimde olacakları işler yapmak istiyorlar. Bir şirkette çalışmayı sokaklarda hikaye kovalamaya tercih ediyorlar."
Yine Al-Sakkaf ise "Daha önce yazısı yayınlanmamış bir kadın gazeteci tamamen aynı hikâyeyi yazsa bile bir erkek gazetecinin alacağı ücretin ancak yüzde 40'ını alıyor. Mesleğe yeni başlayan kadın gazeteciler çoğunlukla kendilerini kanıtlayabilmek için başlangıçta ücretsiz çalışmayı kabul etmek zorunda kalıyorlar. Erkekler içinse böyle bir durum söz konusu değil. Ancak bazen kadınlar için yetkililerden bilgi edinmek veya önemli kişilerle röportaj yapmak daha kolay olabiliyor. Kültürümüz gereği erkekler bir kadının ricasını geri çevirmek istemiyor. Bir basın toplantısında dahi eğer bir kadınla bir erkek aynı anda el kaldırırsa çoğunlukla kadın gazeteciye söz veriliyor" diyor.
Yemen'de uzun yıllar süren tek adam yönetimi Saleh rejimi ve muhalifler arasında yapılan bir anlaşmayla barışçıl bir süreçte gerçekleştirmesiyle politik uzlaşma bakımından Arap ülkeleri için bir örnek teşkil ediyor.
Ancak yönetimin tek adamdan kurtarılması devrim anlamına gelmiyor. Yalnızca basının içinde bulunduğu duruma bakarak bu sonuca varmak mümkün. Eğer Yemen'de ortada gerçek bir devrim yaratma iddiası olacaksa bu, Yemen halkının mücadelesinin henüz yeni başladığı anlamına geliyor ve bu mücadelede Yemen medyasının en önemli rollerden birini oynayacağı kuşkusuz. (ECO/HK)
* Ali Abdullah Saleh, 22 Mayıs 1990'da Yemen Devlet Başkanı oldu, artan protestolar sonrasında 21 Şubat 2011'de görevini bırakarak ABD'ye gitti.
ELİF CANSU AKOĞUZ / BİANET
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.